İçeri gir. Kapıyı ört. Işıkları yak. Bana sarıl.
Sarılmanın Verdiği Huzur Sevildiğin Kadardır
Dışarı çıkalım. Sinemaya gideriz. Filmi terk ederiz. Yani illa terk edilecekse bir şey… Yürürüz. Sarhoş olurum. Sen olma. Bana sarıl.
Gökyüzüne bakarız. Karanlıkta olsa bakarız. Dua ederim. İkimizin yerine. Sen etme. Bana sarıl.
Sigara içeriz. Ellerimiz üşür. Ben ısıtırım. Sen bana sarıl.
Paramız biter, yürürüz. Bitmeyen bir yol buluruz. Bitmeyen bir türkü söyleriz. Aşık olurum. Sen olma. Bana sarıl.
Konuşuruz. Hep anlatırız. Kimleri öptüğünden bahsedersin. Ağlarım. Sen ağlama. Bana sarıl.
Kavga ederiz. Küfür ederiz. Bağırırsın. Küserim. Sen küsme. Bana sarıl.
Güleriz. Unuturuz öleceğini annelerimizin. Anneler ölmesin. Annem ölürse bana sarıl. Çünkü bilirsin, Bazen anneler ölüyor. Anneler ölünce çocuklar hep hüzünlü bakıyor. Hep yorgun bakıyor. Hep kırmızı bakıyor. Hep düşecekmiş gibi bakıyor. Ve benim sırtımı dayayabileceğim bir duvarım yok. Gölgesinde dinlenebileceğim bir omuzum da yok.
Korkuyorum. Bana sarıl.
Canım acıyınca, Ellerim titreyince, En çok gök gürleyince, Yağmur yağınca, Ve her gün doğumunda, Düşünce bir bebek rahme, Bir kuş uçunca, Denizler dalganınca, En çok yıldızların altında, Bu cehennemin dört bir yanında, Nefes aldıkça… Bana sarıl.
Bana sarılırmısın?