*Bu anlamlı bir cenaze törenidir...*
Küçük bir kıza ait.
Üzerinde sallandığı salıncakta tabutudur.
Gece ise şahidi.
Uzun siyah saçları vardı kızın, geceyle eş anlamlı.
Büyük mavi gözleri, gökyüzüne bakardı. Hasret kalacakmış gibi.
Küçük dolgun dudakları pembeye boyanmış, yüzündeki makyajı ağlamaktan akmış.
Ve şimdi bomboş bakıyor, donuk gözleri semaya kayıyor.
Parlayan yıldızları izliyor.
Yine de kurtulmak için yalvarmıyor, sadece susuyor. Büyük bir yemin etmişçesine.
Gözleri duygusuz bakıyor, ruhu soyutlanış gibi bedeninden hareket etmiyor.
Sadece sallanıyor, yıldızların parıltısına eşlik ederek.
Minik elleri zincirleri sıkı sıkı tutuyor, ılık olan meltem saçlarını okşuyor.
Ayakları bağımsızca sallanıyor, her bir harekette.
Ve minik taşlarla süslenmiş tapuklu ayakkabıları ortaya çıkıyor.
Yüzünü buruşturmak, haykırmak istiyor ama hissedemiyor.
Aklına geliyor sonra, yetişmesi gereken bir kıyamet var.
Farkına varılırsa yokluğu, azarlanıp dövülerek.
Narin olan o minik bedende yeni izler ortaya çıkacak.
Küçük kız, kirlenmeye hazırlanmış bedeninde yeni kir iz daha istemedi.
Zarifçe iniyor sallandığı salıncaktan, istemeyerek de olsa.
Kendine bol gelen gelinliği düzeliyor beceriksizce, yüzünü siliyor.
Parkın demir kapısına geldiğinde, arkasına bakıyor umutsuzca.
Ve şimdi gülümsüyor minik.
Yanlış anlaşılmasın. Ne yüzü gülüyor, nede gözleri. Yada ruhu.
Sadece dudakları istemsizce seğiriyor.
Gözlerine yansıyan karanlık park buna sebep.
Veda ediyor minik kız.
Coçukuğuna olan özlemimi köreltiyor kız.
Ardına dönüyor.
Renkli ışıkların, sesli müziklerin olduğu düğününe gidiyor.
Minik elleri belindeki kırmızı kuşakta.
Cocukluğu gelinliğe kurban gidiyor kızın.
Bu merasim son vedaydı.
Öldürülen ve hiçe sayılan cocukluğuna.
Ve yıldızlar ve gökyüzü şahidim olsun.
BU BİR CENAZE TÖRENİ...