Yeni bir sayfa açtım, koydum önüme. İlk önce zihnimi toparlamaya çalıştım. Neyi yazıp neyi yazmamam gerektiğini hesapladım ama hesaba katmadığım bir şey oldu…
Sayfayı kirletmemek için mücadele ederken,ruhumun mürekkebi elime çoktan bulaşmıştı bile…
Yeni bir sayfa açtım, koydum önüme. İlk önce zihnimi toparlamaya çalıştım. Neyi yazıp neyi yazmamam gerektiğini hesapladım ama hesaba katmadığım bir şey oldu…
Sayfayı kirletmemek için mücadele ederken,ruhumun mürekkebi elime çoktan bulaşmıştı bile…
Hep hayal kurardım birgün elini ben tutarım diye… Ellerin ellerimde tutsaklığımı kırar diye.
Hep bekledim o anı.
Seninse haberin bile yoktu bundan.
Sonra o an geldi.
En çok istediğim o an.
Sonradan acı çekeceğimi bilmediğim o an. Ellerin başkasının ellerinde çıktın karşıma. Sevdiğim sen bilmeden beni çok yaraladın. Bense haberin bile olmadığı için yine hatayı kendimde buldum.
Ne acıymış meğer seni sevmek.
Canın sağ olsun…
İlk önce sen geliyorsun aklıma. Her şeyden önce sen… sonra seni düşünmemek için farklı şeylerle ilgilenmeye başlıyorum. Aslında hiçbir şeye yaramadığını fark ediyorum bunun. Ben de çabaladığımla kalıyorum… Bir başıma, eli boş.
‘Gerçekten seviyorsa gelir.’ demiştim birisine. Sonra bir titreme geldi üstüme… Aklıma gelmeyişin geldi bir anda. Ne beklerdim gelmeni oysa… Aylarca, yıllarca.
Bak, yine açacak çiçekler, yine yemyeşil olacak yapraklar. Bir mevsim devredecek kendini, kendisini yakan ateşe. Yine teslim olacak istemese bile..
İşte böyle olacak her şey.. azıcık sıradan, çokça beklenilen olacak her şey..