Siyah-seherbaz
Vay bea 2018 de bitiyor
Siyah-seherbaz
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. Yılmaz güney
ruhumdakatliam
yazdığım için saçma bulabilirsiniz. ama geceye son yorumumu bırakmak istedim. bir dost nasihati. "üzme kendini belki de sadece KALBİ seni sevmişti"
Siyah-seherbaz
En çok aldığım iki eleştiri (ki eleştiri ne lan, siz kimsiniz oğlum oturduğunuz yerden neyi eleştiriyorsunuz diyeceğim ama neyse şimdi gece gece kalp kırmayayım) neden bu kadar küfür ediyorsunuz ve neden bu kadar öfkelisiniz? Peki güzel kardeşim cevap vereyim madem. Sen niye küfretmiyorsun ve sen niye öfkeli değilsin? Gazeteyi açıyorum ve 13 yaşındaki çocuğa 2 sene boyunca tecavüz eden 20 tane adamın serbest bırakıldığını okuyorum. Ben şimdi bu orospu çocuklarına küfür etmeden, öfkelenmeden ne yazabilirim. Yazmayayım diyorum içim el vermiyor, yazıyorum küfür etti oluyorum. Söyleyin bana şimdi bu şerefsizleri başka hangi dille anlatabilirim. Evimin iki kilometre ötesinde 19 yaşında çocuk sopayla dövüle dövüle öldürülüyor. Ben o sokaktan her geçtiğimde nasıl öfkelenmem, nasıl küfür etmem? Allaha inanan allahtan, inanmayan kendi vicdanından korksun lan! Bu acıyı duyup, şahit olup öfkelenmeyen insanın vicdanının.mına koyim ben. Günde 20 lira yevmiye almak için Adıyaman'dan Adana'ya pamuk toplamaya gidilen traktörün römorkunda 30 kişinin can verdiği ülke oğlum burası; yavşak patronun üç kuruş fazla kazanmak için 300 küsür madenciyi diri diri yaktığı ülke, karısını kendisinden habersiz sokağa çıktı diye 46 altı yerinden bıçakla deşip öldüren adamla aynı havayı soluyor, aynı sokakta dolaşıyoruz. Siz niye öfkelenmiyorsunuz asıl ben buna şaşıyorum? Siz niye küfretmiyorsunuz?
pastutmusbulutlar
@Siyah-seherbaz normal hayatta küfür etmem de böyle insanlıktan nasibini almamışlar açarım ağzımı ederim küfürümu en dibine kadar hak ediyorlar.
•
Reply
zmnszesnti
Can baba bosuna dememis"bana siirlerimde kufur etme diyorlar usülsüz. Lan bu kadar orosbucocugunu nasil anlatayim kufursuz?"
•
Reply
Siyah-seherbaz
Sevdiğimiz ölüler var ve sevmediğimiz diriler çok Geçtim aralarından kirin pusun ve telaşın Gövdemden geçtim önce sonra aklımı kaybettim Yalnızdım hep ve bunu mesele yapmayacak kadar Şuursuzdum sanırım son çare sana geldim Merhamet et merhamet bir bakışınla mümkün Çok zaman kaybettim çok üzgünüm ne desem boş İhtimal var bir daha o da ölmek olmasa keşke! Akla ziyan kaygılara fon oldu zavallı ömrüm Mezarlık dolusu sessizlik ve uğultu ve yalnızlık Kalabalıklaşsak ya ikimiz herhangi bir coğrafyada Sen acını unutursun ben gülmeyi hatırlarım Böylece uzanırız sereserpe bir hasıra Öylece kalakalırız akmayı unutur zaman Belki diyorum belki bir ihtimal daha var Bir ihtimal daha var o da ölmek mi sensiz..
Siyah-seherbaz
Sen, bir sürü şeyin arasında fırsat buldukça beni düşünürsün; ben hep seni düşünürüm.. Sen, benimle birlikte çocukları, tabiatı, sokak köpeklerini falan seversin; ben bir tek seni severim.. Sen, eski türk filmlerine, trafik kazalarına, fakir öğrencilerine ağlarsın; ben yalnız sana ağlarım.. Sen, arkadaş sohbetlerinde, fotoğraf çekinmelerinde ve metruk meyhanelerde mütemadiyen gülersin; ben sadece seninle gülerim.. Sen, sıkıntı dağıtırsın; ben sıkıntı yaratırım.. Sen, seninle birlikte her şeye anlam katarsın; ben senin haricinde herkese öfke saçarım.. Sen, şiirlere layıksın, ben yazmalardan aciz.. Malumudur herkesin Sen güzelsin ben çirkin..
Siyah-seherbaz
İlk utandığı yeri nasıl unutur insan? Oturduğum park bankından tepeye kaldırıyorum kafamı bin tane yıldız görüyorum. Her birinin ayrı hikayesi var sanki. Bilim adamları bu yıldızların bazılarının çoktan sönmüş olabileceğini, sadece ışıklarının bize geç ulaştığını söylüyor, doktor sigarayı azaltmamı söylüyor, annem ara sıra uyumamı söylüyor. Herkes haklı anasını satayım herkes doğru söylüyor. Bir benim yanılan, bir boku bilmeyen. Çoktan sönmüş olabilecek yıldızlara isim koymaya çalışıyorum telaşla, sigarayı doktorla pazarlık konusu bile yapamıyorum, annemse belimi büküyor diyemiyorum bir şey. Ve kafamda aynı sikik soru gece boyunca... İnsan ilk utandığı yeri nasıl unutur? Bunun cevabını bulursam eğer sıra şu soruya gelecek. İnsan en son utandığı şeyden nasıl kurtulur?
Siyah-seherbaz
Mutluluğa alışık olmayanlar azıcık mutlu olduklarında ne bok yiyeceklerini şaşırırlar benim gibi. Bünyeleri kaldırmaz işlerin yolunda gitmesini mutlaka bir terslik yaratmak zorundadırlar. Bilirler aslında, sadece susup bekleyenler kazanır, ama beceremezler. Mutluluk hormonu mu ne haltsa beyinde yayılmaya başladığı vakit hücre deformasyonu da baş gösterir peşinden. Kriz zamanlarında zehir gibi çalışan o kıvrımlı et parçası çalışmaz olur. Hayatları boyunca birilerinden ilgi görmek için didinip dururlar, öyle birini bulduklarında da hep öyle birini beklediklerini unutup saçmalamaya başlarlar. Kendilerini bir şey zannettikleri için kontrolü hemen ellerine almak isterler. "hayır canım" lar başlar hemen, "bu kitabı mutlaka okumalısın" lar, "onunla görüşmeni istemiyorum" lar.. Master programına öğrenci hazırlıyor sanki.. Sana ne lan bırak okumasın, dokunma kiminle görüşüyorsa görüşsün. Ama olmaz her şeyin en iyisini biliyordur ya beyzade onu da kendi mertebesine yükseltmek için elinden geleni yapar. Beklediği ilgiyi gördü ya artık kibir ve ukalalıkta kimse onun eline su dökemez. Yalnız burada bir parantez açmak gerekir. Karşı taraf bu duruma başta karşı çıksa mesele bu kadar büyümeyebilir aslında, ama genelde kölemen bir tavırla her istenileni yaptığı için aynı nisbette beyzadenin de kıç kalkması tavan yapar. Bunun ilelebet böyle gideceğini zannederken birden bire bir kişiliği olduğunu hatırlayan hanım kızımız ufak ufak homurdanmaya başlar. Ama geç kalmıştır. Bunu bir taktik meselesi zanneden delikanlı müdahalelerinin dozunu gitgide artırır ve sonuçta kaçınılmaz olanla yüzleşilir. Hanım kızımız alıp başını gider, beyzade alık alık etrafa bakar.. Sonrası, kendi kendine hesaplaşmalar, hayıflanmalar v.s.. Böylelerinin mutlu olmaya hakları yoktur, hatta mutlu olmalarına gerek bile yoktur. Alışık değillerdir çünkü, azıcık mutlu olduklarında ne bok yiyeceklerini bilemezler...
Siyah-seherbaz
Haksızlığınızdan dem vurup, sürekli haksızlık yaptığınızı söyleyip, bunu durmaksızın yapıp sonra haksızlık ettiğinizden şikayet etmesi. Mağdur mağruriyeti gibi görünen şeyin aslında mağrur mağduriyeti olması. Aslında sana dair şikayet ettiği ne varsa hepsine farkında olarak ya da olmadan (ki bu nasıl fark edilmez, nasıl bir bilinçaltıdır?) sahip olması. Neredeyse incitme ve yaralama mütehassısına dönüşmüşken incinmekten ve yaralanmaktan söz etmesi. Seni öfkeden çıldıracak hale getirene kadar sabırla ve bıkmadan bıkmadan bıkmadan uğraşıp, sonra o noktaya gelip delirdiğinde yaptıklarını parmakla gösterip " al işte aslında sen busun" demesi... Oğlum biriniz de şaşırtın lan! Biriniz de şaşırtın beni!