Solukhayatlar

Oturdum o soğuk, eski masama,
          	Yalnızdım, ses doldu boş odama.
          	Gölgesi düştü kırık lambama,
          	Ölüm bekliyordu usul, yanı başımda.
          	Bardağımda solmuş bir çift hatıra,
          	Kaşığın ucunda küskün bir yara.
          	Duvarlar anlattı sessiz fısıltı,
          	Zaman da tükenmiş, umut da yasta.
          	Kimse yok, kimseye seslenemem ki,
          	Hayaller geçmişte, dönemez geri.
          	Yalnızlık elleri bağlamış beni,
          	Masa kalabalık, ben ölü gibi.

Solukhayatlar

Oturdum o soğuk, eski masama,
          Yalnızdım, ses doldu boş odama.
          Gölgesi düştü kırık lambama,
          Ölüm bekliyordu usul, yanı başımda.
          Bardağımda solmuş bir çift hatıra,
          Kaşığın ucunda küskün bir yara.
          Duvarlar anlattı sessiz fısıltı,
          Zaman da tükenmiş, umut da yasta.
          Kimse yok, kimseye seslenemem ki,
          Hayaller geçmişte, dönemez geri.
          Yalnızlık elleri bağlamış beni,
          Masa kalabalık, ben ölü gibi.

Solukhayatlar

Bir gün, sıradan bir anın içinde, eski bir şarkı çalmaya başlar. O an, geçmişteki anıların birer gölge gibi seni sarar. Düşüncelerin kaybolur, her şey bir anda durur. O eski anı, ilk defa hissettiğin mutluluğu hatırlarsın. Bir arkadaşla paylaşılan gülüşler, bir yürüyüş, belki bir el sıkışma... Küçük şeyler, ama o kadar büyük ki. O an fark edersin ki, hayatı en çok güzelleştiren, hatırladığın anlar değil, o anları hissettiğinde gerçekten ne hissettiğindir. Mutluluğu, gelecekteki büyük zaferlerde değil, geçmişteki küçük anılarda bulursun.
          "Bazen en büyük mutluluk, geçmişin küçük anlarında gizlidir; hatırlamak bile yetebilir."