değişmeyen, evrilmeyen, her zaman sabit kalan, bir köşede yaralı kediler gibi kendi kendini iyileştiren, ağlasa da yalnız mutlu olsada yapayalnız. hiç gerçekten sevildiğini hissetmeyen, o kişi tamamen benim. bozuk saat kadar sabitim. bazen seni sevmek kadar sabitim. bazen sana kırgınlığım kadar sabitim. vazgeçişlerim kadar, kalbim kadar, hayal kırıklığım kadar, en az sen kadar sabitim. bir milim yerimden oynamıyorum. yenilik nedir bilmiyorum. uzun süredir terk etmek nedir bilmiyorum. kahroluyorum, mahvoluyorum ama bir milim ilerlemiyorum. ara ara canımı taşıyan bardağı deviriyorlar, tuz buz, sadece bakıyorum. hareket et, hareket et durma. terk et, yeniden doğ ya da en afillisinden bir sefer ama gerçekten geber, ölüp ölüp dirilme gerçekten öl, gömdür kendini ya da tokat patlat, kendine de vurmak dahil, ağla. bir şey yap. bir şey yap artık denmesini bekliyorum. çünkü kendi kendime bunu hiç akıl edemiyorum. sabitim. sanki çivilendim. o kadar köklüyüm. bazı şeyler geçmiyor. upuzun bir nehir gibi, su gibi damarlarımda kırgınlık akıyor. sana, bana. seni sevişime, senin beni sevmeyişine, ilerleyemiyor oluşuma, geçemeyişime, kalamayayışıma ama elbet bir gün geçecek oluşuma. iç içe geçen parmaklar gibi, birbirimizden geçecek oluşumuza, beni senden geçecek duruma getirecek olan her şeye. sana. çok kırgınım. yalanlara, en çok onlara kırgınım. beni sevmeyişine kırgınım.