Sana beni kırdın demiyorum eflatun. Şayet beni kırmış olsan sana olan aşk-ım mümkün mertebe hasta ettiğin yanımı iyileştirecektir. Belki bir kaç sözünle belki de bir tebessümünle. Şüphesiz ki iyileşmek için senden gayret - güç beklemeyecektir. Fakat sen benim hevesimi kırdın. Bir konuda hevesin kırılınca sonunda başarmış da olsan yaşayacağın mutluluğun etkisi oldukça indirgeniyor. Küçük kızım, eflatun.. Açılan her yarayı saramadığın gibi bir gün gelecek yaralayacak yer bulamayacaksın. Belki bütün bu yaşanılanlardan mütevellit oldukça tedirgin ve sanki her şeyi sadece senin yaşamış olmanın kanaatindesin. Belki en fazla yaşayanın sen olduğunun... Benim penceremin manzarası sen iken sen o pencerenden beni seyir etmek istememiş olmakta, kendince de haklı olabilirsin. Lakin görmediğin ben hakkında bunca fikri biriktirmekte hakkın değildir. Çünkü eflatun, çünkü seninle yaşanılması mümkün 'Olasılık' olan küçük mutluluklar için dahi büyük umutlar yitirdim. Sancılı günler, uyutmayan geceler verdim. Ben bu aşk-ın alışverişini ezberimde, zihnimde inim inim inlettim. Yaşanılacak mutlu bir an için dinlemekten kaçındığım şarkıları eskittim. Sabrımdan eksilttim. Konuştukca sözlerim anlamını yitirdi. Kırıldıkça canımın kıymeti gitti. Anlıyor musun beni eflatun? Bir aşk için verilebilecek tüm savaşı ayaklarına yol yapıp serdim. Şimdi çıkıp o yola atarsan adımlarını kırık olan bu hevesin buruk mutluluğunu yaşarım. Hiç bir şey yaşanmamış gibi davranmayacak kadar çok şey yaşanıldı bilirim elbet. Şayet sende bilirsin ki bütün zorlukları göğüslediğim o kaburlarımın arasına başımı alıp kendimi bırakabilirim. Söz bahis anlamak ise ben yüreğimde seni taşıdığım sürece yaşadığın ve hissettiğin her şeyi anlamakla mükellefim. Lakin anlamlar ile anlayışlar bazı sonların çözümü değildir, bilirim.