bu ne tam anlamıyla bir başlangıç ne de kesin bir sonu anlatıyor. çünkü bazı hikâyeler, arafın içinde doğar—ne tam karanlıkta ne de ışıkta. her sayfa, bir iç çekişin, bir serzenişin yankısıdır. sessiz çığlıkların, dillendirilmemiş öfkelerin, geç kalınmış vedaların izlerini taşır.
insan bazen ne gidebilir ne de kalabilir. bir adım atmaya korkarken, yerinde kalmanın da can yaktığını fark eder. işte o aralıkta—araf dediğimiz o yerde—kalem, kelimelere dönüşür. bu sayfalarda anlatılanlar; bekleyişlerin, kırgınlıkların, geçmeyen zamanın ve içten içe söylenilenlerin yankısıdır.
bu bir isyan değil, bir iç döküş. bir kabulleniş değil, sorgulayış. belki de sadece görülmek, duyulmak isteyen bir ruhun fısıltısı.