donotwantomiss

Papatyalar; koparilmadan  kokmazlar. 

donotwantomiss

Sanırım  insanlarda; acı çekmeyince sevemiyor. 
Reply

donotwantomiss

Aşkı çözemedim .
          Midende kelbekler uçuşacak diyo.
          Uçuşuyor...
          Aklına geldiğinde  kalbin aticak hızlı hızlı diyo. 
          Atıyor...
          Sana dokunduğunda  urpericek her zerren, 
          Sarıldığında huzur bulacaksın, 
          kokusu gitmicek burnundan diyo 
          Gitmiyo  kokusu  günler gecsede...
          Ama  neden hepsinde?!
          Birinin farklı olması gerekmiyomu ?
          Mesela  hiç kaybetmekten korkmuyorum. 
          Onun için savaşmaya degdiklerini düşünmüyorum. 
          Hayal kuramıyorum  hiçbiriyle  10 yıl sonrası için, 
          Brak 10 yılı  haftaya  napalim dediklerinde, o zaman ayarlarız diyorum. 
          Gerçekten  farklı  olmicakmi  birisi? 
          Bütün umudumla onu bekliyorum..
          Ama  ne  iple çekiyorum  ,nede vazgeçiyorum...
          Belki budur diyerek  şans veriyorum...
          En ufak  hatada  siliyorum...
          Biliyorum  bi gün karşıma  silmeyeceğim, gitmeyecek, sadece beni sevecek biri çıkacak   ..
          Ve  ilk defa  bi erkeğe dokunurmuş gibi  dokunacağım ona  ,
          Ilk defa bakar gibi bakacağım. 
          Ilk defa sever gibi...
          Yani  sanki kalbim  sevgiyi yeni tanımış gibi. 
          Aşkı bulmuş gibi....
          
          

donotwantomiss

 Otobüste  ben  ortada  kaldığım  için  cam  kenarından  yanıma  gelip  , üst  demirlere  yetişmediğimi görünce  kolundan  tutmami söylediğin geldi aklıma.  E ben şimdi  nasıl sırıtmıyım(: 
          Umarım sen  mezun olmadan  konuşuruz artık, adını bile bilmediğim  yakışıklı...

donotwantomiss

!HAYALİNE AŞIKSIN!
          Aslında kimse gerçekten  sevmiyo. 
          Evet, belki çok seviyo, delice seviyor ,hatta âşık ama gerçek değil. 
          Çünkü  onun  delice sevip aşık olduğu  karşısındaki değil, HAYALINDEKI.
          Hepimiz öyle degilmiyiz? 
          Çocukluğumuzdan  itibaren  ,dizilerle, reklamlarla hatta  masallarla   bir  güzel/yakışıklı dayatması  yapıldığı gibi  aşk/sevgi  dayatmasıda yapılmıyor mu?
           Kimin hayalindeki aşkı yokki?
          Huyu huyuna,boyu boyuna, yakışıklı/güzel  ,kaslı/ince belli,sadık/kılıbık, kıskanç/gevşek vs vs vs....
           Çocuklukta başlayıp  ergenlikte  coşan bu hayaller  sonunda  birine yapışmak istiyor. Sonrasında  o korkuttuklari  aşka kendini hazir hissettiğinde (yada  büyümek (!)istediğinde) kriterlerinden  birkaçının uyacağı birini arıyor gözlerin. 
          [Evet  korkuttuklari aşk  çünkü  bu aşiladiklari aşk gerçekten korkunç. ]
           Neyse  birini buldun ,aha aşık oldun. "Tanrım! Hayallerimdeki aşk! " diye  haykırıyorsun. Herşey tozpembe  bir müddet, sonrasında  gözünün önündeki hayal perdesi  kalkıyor . Artık  sevgili/eş/partner  inin kendisini görmeye başlıyorsun.  Artık istmiyosun  çünkü  sen onu değil hayallerini sevdin salak.  Ama suç yine  karşıdakinin, çünkü  o değişti  sen salak değildin (!).
          ARTIK NEREDEYSE  KİMSE BİRBİRİNE AŞIK DEĞIL, HERKES HAYALİNE AŞIK. 
          Hangi erkek  bir kızı beli  kalın diye  seviyor ki. Yada  burnu çirkin diye. Yada  kilolu diye. Hanginiz  Agresif  yada içine kapanık bir kızla sevgili olmak ister. 
          YADA
          Hangi kız bir erkeği göbekli  diye seviyor ki. Yada  suskun diye. Cılız ve  bakımsız  bir erkeği kim ister?  Yada  hiç bi kadın  evlilik hayali kurarken  atışmada  eşini  sakinlestirdigini  hayal edermi?
          Bunlar  kulağa bile  garip gelen şeyler değil mi!  
          Çünkü biz  karşımızdakine ve kusurlarına aşık olmayı birakali çok oldu.  Anne karnında bile  Hayalimize  mükemmel bir  partner kriteri cizdirip, ona aşık olmamız  aşılandı. 
          
          Gerçek aşk bu olmamalı. 
          

donotwantomiss

Acıyarak baktığım herşey acımasızca başıma geldi,
          Asla yapmam dediğim herşeyi gönül rahatlığıyla yaptım,
          "Canım" dediğim herkes  canıma kastetti,
          "İyi niyetimden.." diye başladığım her cümlenin sonunda ne kadar acımasız olduğumu farkettim...
          Ben ; kendime guvenemiyorken,
          Size guvenmemi nasıl beklersiniz?!...

donotwantomiss

Bazen düşünüyorum; ilkokulda aşık olduğumu düşündüğüm haylaz larimı daha çok sevmiştim, kalbime değilde yüzüme, fiziğime hayran olan “sevgilim” dediğim insanları mı. O saflığımla “yarın  kolalı meybuz yiyelim mi” derken mi daha heyecanlıydım yarınım için, yoksa beğenmekten öte, kendini beğendirmeye çalışmaktan sebep “yarın yanına giderken acaba hangi kiyafetlerimi giysem ” derken mi. Ya da daha kalem tutmayı bile bilmiyorken, okuldan geldiğimde, hiç sevmediğim o önlüğü çıkarınca mı daha mutluydum, yoksa ”bunu daha dün giydim ya” diye beğenmediğim kıyafetleri değiştirirken mi. Tuttuğum takımın maç saati uyku vaktime denk geliyor diye, yendiğimizi sabah babamdan öğrenince mi daha çok seviniyordum, yoksa şimdi tribünde, gol attık diye arkadaşıma sarılırken mi. İstediğim cipsi ekmeğin üzerinden artan para üstüyle alınca mı daha fazla tat alıyordum, yoksa şimdi bozuk kalmasın diye, mecburen aldığım gofretleri cebimde eritirken mi. Bu soruların her birine kendi içimde cevabım var ama o cevaba karşı hissettiğim korkum bile, eski korkularım kadar korku değiller galiba. Yaşımın son basamağındaki rakam her 365 günde 1 artarken, hayata bakışımdaki doyumsuzluk sanki 10’a katlanıyor gibi. Her geçen gün mutlu olmam, bir şeylere karşı heyecan duymam daha mı zorlaşıyor yoksa..