dosimifare

Şu silahı al ve kafana daya. Ölümü mü yoksa onun verdiği korkuyu mu hissedeceksin? İkisini hissedemezsin, ben değilsin. Ben olabilir misin? Umarım olmazsın, umarım bu konuştuğumuz ilk ve son andır. Bir daha bunu kimseye anlatmayacağım. İçimdekileri bir şeye aktarsaydım, bu bir sanat dalı olabilirdi, kesinlikle onda başarılı olurdum. Ama o da ölürdü. Beethoven ölüyor, Shakespeare ölüyor... Ben mi yaşayacağım? Ben yaşayacak mıyım? İnsan ölüme ihtiyaç duyduğu için mi yoksa yaşamaktan bunaldığı için mi deliriyor? Sence ben delirebilir miyim? Benim zihnim bile bana ait değil. Ben bir aptalım, bir zekiyim, bir ortalamayım ve belki de en kötüsü bir deliyim. Ben hepsiyim. Sence bunları konuşmanın, anlatmanın, dinlemenin bir sonu ve mantığı var mı? Gündem aynı; bin, iki bin yıldır aynı şeylerin her yerde bahsi geçiyor. Tüm bunların olmadığı bir yer sunabilir misin? Ben orada barınabilir miyim? Sorunlar süregeldiği sürece devam eder, belki de hiçbirimiz bunu çözmek istemediğimizden bir sorundur. Hepimiz ölmek istiyoruz, hepimiz bu amaç uğruna birbirimizi eziyor ve çiğniyoruz. Burada yaşamayı istemek olası şey mi? En mutlu insan olsan bile bu durumu koruyabileceğini kim temin ediyor? Mutluluk, sonsuz bir döngüye girdiğinde mutluluk verir mi sanıyorsun. Tüm yaşadığım şu hayatta kavramlar artık öylesine yetersiz geliyor ki, yenilerini yaratmayan insanların aptallığına şaşıyorum. Sonra bir de aynaya bakıyorum. Neticede kendini göremez kimse, bir ayna olmadan. Binlerce parçaya bölünmüş, fiziğin kuralına aykırı bu! Kırılma, ışığın yansıması, düşmesi falan... Bunlar hep görüneni aslolandan uzaklaştırmaz mı? Uzaklaştırmıyor. O zaman anlıyorum, kendi mağaramdayım ve kendimi görüyorum. Hiçliği ve bu anlattığım her şeyi görüyorum. Neticede görüyorum. 

dosimifare

Şu silahı al ve kafana daya. Ölümü mü yoksa onun verdiği korkuyu mu hissedeceksin? İkisini hissedemezsin, ben değilsin. Ben olabilir misin? Umarım olmazsın, umarım bu konuştuğumuz ilk ve son andır. Bir daha bunu kimseye anlatmayacağım. İçimdekileri bir şeye aktarsaydım, bu bir sanat dalı olabilirdi, kesinlikle onda başarılı olurdum. Ama o da ölürdü. Beethoven ölüyor, Shakespeare ölüyor... Ben mi yaşayacağım? Ben yaşayacak mıyım? İnsan ölüme ihtiyaç duyduğu için mi yoksa yaşamaktan bunaldığı için mi deliriyor? Sence ben delirebilir miyim? Benim zihnim bile bana ait değil. Ben bir aptalım, bir zekiyim, bir ortalamayım ve belki de en kötüsü bir deliyim. Ben hepsiyim. Sence bunları konuşmanın, anlatmanın, dinlemenin bir sonu ve mantığı var mı? Gündem aynı; bin, iki bin yıldır aynı şeylerin her yerde bahsi geçiyor. Tüm bunların olmadığı bir yer sunabilir misin? Ben orada barınabilir miyim? Sorunlar süregeldiği sürece devam eder, belki de hiçbirimiz bunu çözmek istemediğimizden bir sorundur. Hepimiz ölmek istiyoruz, hepimiz bu amaç uğruna birbirimizi eziyor ve çiğniyoruz. Burada yaşamayı istemek olası şey mi? En mutlu insan olsan bile bu durumu koruyabileceğini kim temin ediyor? Mutluluk, sonsuz bir döngüye girdiğinde mutluluk verir mi sanıyorsun. Tüm yaşadığım şu hayatta kavramlar artık öylesine yetersiz geliyor ki, yenilerini yaratmayan insanların aptallığına şaşıyorum. Sonra bir de aynaya bakıyorum. Neticede kendini göremez kimse, bir ayna olmadan. Binlerce parçaya bölünmüş, fiziğin kuralına aykırı bu! Kırılma, ışığın yansıması, düşmesi falan... Bunlar hep görüneni aslolandan uzaklaştırmaz mı? Uzaklaştırmıyor. O zaman anlıyorum, kendi mağaramdayım ve kendimi görüyorum. Hiçliği ve bu anlattığım her şeyi görüyorum. Neticede görüyorum.