erussaton

sayfa 261. ''hadiseleri olduğu gibi karşılamaya, kendiliğinden bir şey yapmamaya karar vererek yattı. pek sakin olmayan bir geceden sonra hayatı biraz daha tatlı buldu. hadiseler, gece vakti ve bir idare kandilinin ışığında konuşulduğu kadar ümitsiz ve korkunç değildi. dışarıda ağaçların yapraklarını oynatarak esen bir sonbahar rüzgarı, bu ölüme mahkum yaprakları henüz koparamıyordu. bu minimini yeşil mevcudiyetler bile içlerinde bu kadar kuvvetli bir mücadele ve başarı kabiliyeti taşırlarken, kendisinin karanlık düşüncelere dalması doğru olamazdı.''

erussaton

sayfa 261. ''hadiseleri olduğu gibi karşılamaya, kendiliğinden bir şey yapmamaya karar vererek yattı. pek sakin olmayan bir geceden sonra hayatı biraz daha tatlı buldu. hadiseler, gece vakti ve bir idare kandilinin ışığında konuşulduğu kadar ümitsiz ve korkunç değildi. dışarıda ağaçların yapraklarını oynatarak esen bir sonbahar rüzgarı, bu ölüme mahkum yaprakları henüz koparamıyordu. bu minimini yeşil mevcudiyetler bile içlerinde bu kadar kuvvetli bir mücadele ve başarı kabiliyeti taşırlarken, kendisinin karanlık düşüncelere dalması doğru olamazdı.''

erussaton

sayfa 163. ''şimdi gözlerini kaparsa hiçbir şeye yanmayacaktı. düşünüyor ve ayrılmaktan büyük bir üzüntü duyacağı bir şey hayal edemiyordu. kızı bile onu bu dünyaya bağlayamıyordu. bunda bir lakaytlıktan ziyade, alın yazısına sessiz bir boyun eğme vardı. mademki hiçbir şeyi değiştirmeye iktidarı yoktu, her şey evvelden çizilen bir yolda yürüyecekti, o halde aklı başında bir insan, olanları tebessümle seyredip sırasını beklemeliydi.''

erussaton

"gecenin kör karanlığında ormanın içinde şarkı söylemek, çığlık atmak, yalın ayak dans etmek, hem de bir hayvan gibi ölümlülüğün farkında bile olmadan! bunlar güçlü gizemler. boğaların böğürmesi. topraktan fışkıran bal membaları. ruhlarımız yeterince güçlüyse aradaki perdeyi yırtıp atabilir ve o çıplak, dehşet verici güzelliğe gözlerimizi ayırmadan bakabiliriz, tanrı'nın bizi bir çırpıda yemesine, yiyip bitirmesine, kemiklerimizden sıyırmasına ve sonra tükürüp yeniden doğurmasına izin verebiliriz." 

erussaton

sayfa 57.
Reply

erussaton

"europa'nın Sur soyundan efendisi
          Giritin yüz kalesini
          ayakları altında Zeus'tan olma
          bu boş mabetten bakıyorum sana.
          
          çatısı Diri ve Oyma tahtadan
          Khalib çeliğinden ve vahşi boğa kanından 
          Servi ağacından bağlarla 
          sağlamlaştırılan. orada saf bir akıntı var 
          
          günlerim geçti. ben İdali Jüpiter'in 
          Hizmetkârı, yeniyim; 
          Zegreus'un gezdiği yerde 
          gezerim gece yarısı
          dayandım gürleyen haykırışına.
          
          kızıl ve kanlı şölenlerinde tamamlandım. 
          dağ ateşine tutuldum Büyük Ana'nın
          özgürleştim ve anıldım.
          zırhlı rahiplerden bir Bakkhos adıyla. 
          
          saf beyaza bürünüp temizlendim 
          insanın adi doğumundan ve tabutlu balçıktan 
          sürmedim dudaklarımı hiçbir ete,
          yaşamın olduğu yerde."

erussaton

"ne zaman beyaz ayaklarım kesilecek yine yerden 
          sarhoş olup hora tepeceğim yine
          gece şenliklerinde; 
          geri atıp başımı koşacağım yine 
          çiğle ıslak serin havada? 
          ceylan da benim gibi sıçrayıp oynar, 
          yeşil sevincinde çınarların, 
          kurtulunca pusulardan, gerilmiş ağlardan,
          köpekleriyle bağıra çağıra 
          ardına düşmüş avcıdan;
          ceylan da benim gibi atılır 
          çevik sıçrayışlarıyla, rüzgar gibi; 
          ırmak boyunca uzanan ovaya; 
          varır tadına ıssız yerlerin, 
          gölgeli ormanların, taze filizlerin."