frogsmilekes

this message may be offensive
filmlerde olsun, kitaplarda olsun her türlü fuck'ın lanet olsun diye çevrilmesinin geyiği çok yapıldı, azalarak bitiyor bile neredeyse. kimi zaman ben bile yaptım, "adam anasından girdi sülalesinden çıktı, çeviri hala lanet olsundan öteye geçemedi hehe" dedim ama madalyonun öteki yüzü o kadar basit değilmiş lan.
          	
          	sorun şu: ingilizcede 'yayınlanabilir' kelime eşiği türkçedekinden daha aşağıda. hepsi bundan kaynaklanıyor. amerikalı yazdığı kitaba 'son of a bitch' koyabiliyor mesela ama sen türkçeye 'orospu çocuğu' diye çeviremiyorsun. karakter 'oh shit' çekebiliyor ama türkçesi 'hassiktir' olamıyor. editör izin vermiyor. varsa yoksa lanet olsun. oh shit de lanet olsun, fuck you fucking idiot da lanet olsun. editöre de lanet olsun.
          	
          	bir film keyfi yapamiyoruz.. ingilizce bilmeyenler neler kaçirdiklarini bilmiyorlar kahkaha atabilecegin yerlerde sadece gulumsuyorlar neymis 'Lanet olsun' hayir kelimenin zerre katkisi yok! fuck all of you! ah 'Türkçe' film cevrisi yaparsam Lanet olsun! evet çok açiklayiciydi tesekkurler(!) cevirmenler pardon ceviremeyenler!!!

frogsmilekes

this message may be offensive
filmlerde olsun, kitaplarda olsun her türlü fuck'ın lanet olsun diye çevrilmesinin geyiği çok yapıldı, azalarak bitiyor bile neredeyse. kimi zaman ben bile yaptım, "adam anasından girdi sülalesinden çıktı, çeviri hala lanet olsundan öteye geçemedi hehe" dedim ama madalyonun öteki yüzü o kadar basit değilmiş lan.
          
          sorun şu: ingilizcede 'yayınlanabilir' kelime eşiği türkçedekinden daha aşağıda. hepsi bundan kaynaklanıyor. amerikalı yazdığı kitaba 'son of a bitch' koyabiliyor mesela ama sen türkçeye 'orospu çocuğu' diye çeviremiyorsun. karakter 'oh shit' çekebiliyor ama türkçesi 'hassiktir' olamıyor. editör izin vermiyor. varsa yoksa lanet olsun. oh shit de lanet olsun, fuck you fucking idiot da lanet olsun. editöre de lanet olsun.
          
          bir film keyfi yapamiyoruz.. ingilizce bilmeyenler neler kaçirdiklarini bilmiyorlar kahkaha atabilecegin yerlerde sadece gulumsuyorlar neymis 'Lanet olsun' hayir kelimenin zerre katkisi yok! fuck all of you! ah 'Türkçe' film cevrisi yaparsam Lanet olsun! evet çok açiklayiciydi tesekkurler(!) cevirmenler pardon ceviremeyenler!!!

frogsmilekes

ulan, şans eseri erkek doğdun diye benden üstün mü sanıyorsun kendini? sokakta tek başıma, arkama bakmadan yürüyemez oldum. etek seçerken boyuna dikkat etmek zorundayım. kaç etekten vazgeçtim sizin yüzünüzden biliyor musunuz? hem kadınlara hem de lgbti bireylerine baskı uygulamanızdan bıktım usandım artık. lütfen geliştirin beyniniz. gerçi kimse söylüyorum ki. nato kafa nato mermer.

frogsmilekes

biz idame ettirmiyoruz onu, farkında olmasak da o bizi idame ettiriyor. 
          hepimiz birer parçalarız oysa; kimimiz dişli, kimimiz çark, kimimiz zincir... 
          hayat? hayat işe o parçalara enerji veren, sürekliliğini sağlayan, yarını çıkaran, henüz ne olduğunu kestiremediğimiz bir varlık... 
          belki de tanrı hayat, belki de bilinmezin ta kendisi. 
          yuvanı bul dişli, dön çark, çevir diğer çarkı zincir. aşın, parçalan ve yok ol insanoğlu... 
          hadi hep beraber savaşalım plaza katlarını yükseltmek için, hadi daha çok emek gösterelim hayat kavramının içine doldurduğumuz saçmalıkları daha parıltılı göstermek için. 
          sen kardeşim! üç maaşından denkleştirdiğin parayla bir gecelik mutluluk al kendine, git ''ortam'' bir mekana cemiyette seni de görsünler... 
          heyyy sen güzel kız; şu manzara çok güzel değil mi? önünde tüm parıltınla poz ver; instagram'da 200 ''like'' garanti. aslında mesele manzara değil; senin sunduğun etin abazanlar tarafından değerlendirilmesi. 
          heyyy genç adam sen! çalış, çalış ve ya çal! o araba senin olsun. zaten o araba senin olunca on ''hatun'' garanti... 
          
          neyse her şeyi siktir edelim boş verin, düşündükçe mideme kramplar giriyor çünkü...

frogsmilekes

Saklanmak bazen bazı şeyler düşünüldükleri kadar kolay söylenemiyorlar işte. saliselik, saniyelik, dakikalık, saatlik, hatta günlük kayboluşlarımdan sıyrılıp geriye dönüşlerimi yapabileceğimi bildiğim de olmasa bunu da söyleyemezdim zaten. süpürüp uçan halımın altına attığım şeyler de yok oysaki. neden böyle oldu çoğu şey anlayabilmiş değilim. hoş anlamak için fazladan bir çaba da göstermiyorum. tıpkı yaşımı ve daha farklı niteliklerimi de göstermeyişim gibi. mevsim uğradığında bir iki zımba teli yahut perçin ile birlikte gerekli değişiklikleri yapıyorum sadece. yılbaşı çiçekleri, divit ve acı kavun. arada bir iki kare atladığım da oluyor. kırpmalar ve esnemeler de var.
          
          sırf daha önceki gibi olmamış olsun diye acıyı tadanlara hayret dolu bakışlarımla anlatmaya çalışıyorum bir kez daha: bazen bazı kişiler göründükleri kadar görünür olmuyorlar işte.
          
          yüzümü en derinden kesip attım, eskimişti nasıl olsa, ellerimi bıraktım yokuşun evvelinde, hatırladım: ben de vardım rengi solmuş o fotoğrafta.
          
          gerçeğin arkasında belli ki hep yalan varmış... "gözümü en derinden oyup attım, senin istediğin gibi görmüyordu nasıl olsa, kendimi bıraktım, başka bir adamın kollarına". hatırladım: ben de battım yorgun düşmüş o dalgada.
          
          benim dışımı, benim içimi benim kadar bilir misin? 
          benim sonumu, benim başımı ve beni geri verir misin?
          benim gözüm, benim dilim, benim kadar deli misin?
          
          dilimi en gerisinden kesip attım, dinletememiştim nasıl olsa. oysa önce uyarmıştım pembeyi: "açma!". ben de sustum duymayanların arasında, ruhların arasında uyuyorum ben burada hala...
          
          duyanları da gördüm.
          kitabın kapağının hemen altında. bir yerde mutlu yaşıyorlardı.