Ey Hâfız; Sen ki Rabbin katında vahiy melekleriyle berabersin. Kıymetlisin, değerlisin. Dilinden süzülüp kalbine yerleşen her ayet aşkına bir vefadır, sadakâttir.
Ört üstünü Ey Hâfız, Hıfzınla titreyen ruhun üşümesin. Vahyin ağırlığıyla örtüsüne bürünen ve her gece Rabbiyle dertleşen nazlı bir Peygamberin var senin.
Kimse duymasın seni, kimse görmesin, kimse bilmesin ne çıkar. Rabbin sarıp sarmalamışken yüreğini, söyle Hâfız senin kime ihtiyacın var.
Aşkıyla Ciğerini kebap eyleyen O Sadık dostun "Hz. Ebû Bekir'in" kokusu gelmedi burnuna.
Kur'ân ayetlerini dinlerken oracıkta yığılıp kalan, iman eden Heybetli "Hz.Ömer'in" haberi ulaşmadı mı sana.
O mübarek kanı, Kur'ân sayfalarına damlarken, aşkıyla Şehadete yürüyen "Hz. Osman'ın" iftar sofrasında sende kendine yer arasana.
İlmin kapısına varıp, edeple kapıyı çalıp "Hz. Ali'ye" kapıyı açtırsana.
Beni dinle Hâfız, kapat gözlerini ve sadece düşün sessizce. Mescid-i Nebevinin bir köşesinde gözyaşlarıyla Efendimize derslerini dinleten Ashab-ı Suffayı izle.
Sonra sende koşarak git ve önünde diz çök. Dizleri deysin dizlerine. O an heyecandan unuturmusun bilmem ama, Hâfızım gel bugün dersini dinlet Efendimize...
(Adil İslamoğlu)
Selam ve dua ile....