Bi' sorunum var:
Sorun ne biliyor musun, sıkılmam!
Hayatımın en büyük sorunu. Ne zaman doğduğu bilinmez, kimde var olmuştur habersiz, öylece sessiz sedasız bir gürültünün içinde yakalayı verir tüm hislerini.
Ne çığlık atabilirsin, ne de farkına varırsın onun ziyaretinden.
Tüm ruhunu, tüm heyecanını emer. Senden geriye kalan sadece güneşe yansıyan tozlar olur.
Çok mutlu etmez seni, anı yaşaman gerek. Ama aklındaki kurnaz tilkiler hep bir adım ötesini hesaplarken, kuyrukları ayaklarına dolanıverir.
Belki de sorun bu değildir. Belki de sorun: gökyüzüne bakarken kayan yıldızı yakalayamamaktır.
Evet, bütün sorun bu. Kayan yıldız.
Fakat onu yakalamak için başımı gökyüzüne bile kaldırmayacağım, o orada kalacak ve ben öfleyip püfleyeceğim.
"Nerededir bu yıldızlar, kim çaldı onları?"
Ertesi gün unutacağım, tıpkı diğer herkes gibi.
Ve bir gün merdiven boşluğunda oturmuş, hayatımın ne kadar anlamsız ve sıkıntılı geçtiğini düşüneceğim. Ellerim dizlerin önünde, gözlerim merdiven boşluğuna gelen güneş ışınlarını izlerken, güneşin tozlarında yok olup gideceğim.
Zamanı geldiği vakit gömecekler beni, ama hatırlamayacağım.
Son hatıram; yaşananlar olmayacak, düşündüklerim olacak.
Bu da böyle bir intihardı.
Şimdi perdeler çekildi, gösteri sona erdi.
Ve insanlar gösteriden memmunsuz bir şekilde yavaş yavaş dağıldı. Dağıldılar tabii! Kendi hayatlarının sonunu gördüklerinin farkına bile varmadılar.
Senaryoyu yazan senarist bile farkına varamadı.
Yazılan sadece beğenilmemiş birkaç kelime oldu.
Herkesin sonu, öylece yok olup gitti. Tıpkı herkes gibi.
Asıl gösterinin heyecanı burada başlıyor, yok oluşları!
Işıklar yandı, gösteri sahnede devam etti.
Sahneden inen kişiler sessiz seyirciler oldu.