"Kızılelma nedir?"
Kulağıma gelen kısık sesle soluma döndüm. Henüz canlanmamış meydanda, bana bakan siyah kapişonlu adam ve benden başka kime yoktu. Kim olduğu aklımı kurcalamadı. Cenk'in bahsettiği 'Gölge' olduğundan emindim. Sorusu da, bu tahminim doğruluğunu sağlıyordu.
Kızılelma, en büyük gayedir. Türkün; asırlardır süren kutlu davası, kutsal hedefidir. Altay Dağları'ndan Tuna Nehri'ne uzanan yoldur. Savaşmak, öldürmek ve şehit olmaktır. Kızılelma; hiç sönmeyecek, sağ kalan tek bir Türk'le bile yanmaya devam edecek ateştir. Köktürk Devleti'nden, Osmanlı'ya kadar benimsenmiş en hakiki duruştur.
"Ata mirası, ana duasıdır." dedim doğrudan. Sesimi işiten adam, bana doğru adımladı. Karanlık duran yüzü, aydınlandı. Sol kaşından burnuna, oradan da dudaklarına inen ince bir yara izine sahipti bu yüz. Koyu kahve gözleri, rengine zıt biçimde parlıyordu. "Vatan aşkı gözden okunur." derdi babam. Onun gözlerinde, vatan aşkını gördüm.
-Mahşer-