Bir insan bir insanın omzuna bu kadar yükler yükleyebilir miydi ki?
Bir söz bir insanın canını ne kadar acıtabilir?
Ne kadar bağırabilirsin?
Ne kadar susabilirsin?
Ne kadar göz yumabilirsin ki?
.
Küçük bir kız düşün, yazdığı her kelimeye kendini bırakan, her harfinde bir düş kırıklığı, yalnızlığın bir miktar senfonisi ve hislerin içindeki hissizliğini anlatan, her kelimesine kendini bırakan bir kız düşün. Onun yaşadıklarını ancak anlattığı kadar bileceksiniz, o kız ise o acıların hepsini bir bir hücreleriyle yaşayarak öğrendi. Tek nokta ne biliyor musunuz? O kız yaşadıklarını anlatmıyor, içinde yaşayıp kendine acı çektirmek daha zevkli çünkü. Bu kız güçlü, sen ona ne kadar güçsüzsün desen bile bu kız çok güçlü.
Kırık bir kız..
Herkesin hiç kimsesi olan kırık bir kız..
Herşey ama bir o kadar hiçbirşey olan bir kız..
Sebepsizliklerden doğan sebeplerden ötürü benliğini ruhunda öldürmüş kırık bir kız..
Olacaklar veya olmayacaklar için değil, kendi olmaya bir dakika bile tahammül edemediği için. İçindeki küçük kiz çocuğunun katili kırık bir kız..
İstermiydi böyle olmasını?
İstemezdi..
İstemezdim.
İstemezdik.
Bu yüzden yazıyoruz belki de.
Susuşumuzu yazıyoruz.
Hissizliğimizi yazıyoruz..
İmkansıza çare arayan delileriz belkide..
Ama bildiğim tek şey var. Biz deli değiliz ki?
Normal şartlarda çok iyi ve harika insanlarız.
Ama desene!?
Şartlar hiç normal oldu mu diye?
Şartlar hiç normal olmadı. Bizde hiç bir zaman normal olmadık bu yüzden.
Çoğumuzla dalga geçildi yıllarca belkide?
Söylesene!
Acımadı mı?
Acıdı.
Çok acıdı.
Ama geçti.
İçimizi oyup geçti.
Biz ölmeden öldük.
İçimizi oydular bizim.
Ama gene kararlı bakışlarımızdan ödün vermedik.
Biz çoktan öldük.
Sadece daha gömulmedik o kadar..
- JoinedAugust 22, 2015
Sign up to join the largest storytelling community
or