Günlerden bir gün, ne yapacağını bilemeyen birisi varmış. Göğüs kafesi boşluğu onu ele geçirmek üzereymiş. Çocukluğunu geçirdiği güllerin arasından sıyrıldığını hissediyormuş ve bu çok ama çok kötüymüş.
Tutunacağı bir dal aramaktaymış. Gezer, bakar; göremezmiş.
Göğüs kafesine, boş olan göğüs kafesine, birtakım dikenlerin batmasıyla kendine gelmiş.
Ve o ona demiş ki,
"Bırak seni kör sansınlar o halde. Kendileri sağır olmuşlar zaten."
Tutunmuş. Göremediği gözleriyle, algılayamadığı beyniyle; parmakları kesik bir piyanistin çalmaya çalıştığı piyano gibi yazmış.
Ve,
"Düşebildiğin kadar düş ki geleceğin yer de o kadar yüksek olsun. Hayat düştüğün kadar derindir ve emin ol, derin bir hayattan daha kutsal bir hediye yoktur."