Dün seni kaybettik. Sınıfta yalnızdım ben, senin yanına otururdum. Birlikte yalnızdık biz, kimseyle paylaşmadığımızla kaldık. Bugün ertesi gün. Sen yoksun ama yüzün hâlâ aklımda, ne zaman silinir diye düşüne düşüne kendimi hiç ediyorum. Ne zaman biter bu üzülmelerim diye düşündükçe ödüm kopuyor. Ya üzülmeyi erken bırakırsam ve açığımı yakalasalar da "Sen insan değilsin" diye ayıplasalar beni. Ya da iştahım olursa "Böyle bir günde nasıl rahatça yemek yiyebilirsin" diye geçirseler içlerinden. Yeterince insan olmayı başaramadığım için yakalanıp kalsam ortada öylece. Bir kere fark edince kabullenemezler sonra beni. Gizlediğim tüm insan olamayışlarımı fark ederler. Birinin ölümünden pay çıkarışımı fark ederler ilk önce. Sonrasında anlamlandıramadıkları en ufak hareketim bile akıllarına üşüşür. Bunu bilerek daha fazla barınamam 'orada'. Anlayacaklar korkusundan daha da belli ederim kendimi.
(" 'Terleyeceksin', 'Teşekkür ederim' yerine 'bir şey değil' diyeceksin.")
Bu saatten sonra kendini kapatmak lazım. Bir odaya hapsetmeli kendini, içinde Hikmetler, Turgut, Selimciğin Işık olmalı; bir de Olric tabii ki...
-7 Mart 2022