çok değil geçtiğimiz günlerde bir yaşıma daha girdim, doğum günü denilen şeyden değildi bu.. olgunlaşmaktı; hayatın gerçeklerini bir daha yaşamak, işitmek, görmek ve de hissetmekti. kaç yaşım oldu bilmiyorum bi süreden sonra bıraktım saymayı öyle ki nasıl yaşlanacağımı ve daha ne kadar büyüyeceğimi düşünür oldum. bir evim vardı; dört duvarı olan dertleştiğim her gece vaktinde, bir penceresi vardı bana uçmayı hayal ettiren ve de bir kapısı vardı her seferinde çıkıp bir daha girmek istemediğim. olmuyordu ısıtmıyordu o ev beni. sıcacık bir evdi içindeki herkese evdi, bana değildi. birgün çıktım o kapıdan aramaya başladım evimi orda burda içimi ısıtacak bana huzur verecek o evi. sağa baktım sola baktım döndüm durdum etrafımda, yoktu öyle bir ev, yoktu. dediğim gibi içinde bulunduğum ev sıcacıktı, huzurluydu cıvıl cıvıl mutluluk saçan bir evdi ama bana göre değildi. yine çıktım bir gün uzaklara gittim çok uzaklara. bir eve girdim; yine dört duvarı olan penceresinden gökyüzünün o muhteşem güzelliklerinin görüldüğü ve de kapısı vardı istediğim her yere çıkan. sıcaktı, neşeli bir evdi. güldüm, ağladım, oynadım, dertleştim üç insanla o evi paylaştığım tüm süre boyunca. iyiydi, güzel hissettirdi.