ruhumserfseri

unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani, hamur işi, öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyomuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten, öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri, kaşı, burnu ile kulağı, sesini yavaş yavaş. unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmış. sonra unuttuğunu unuturmuş. ben unutmak istiyorum. her gün ne zaman unutacağım diye soruyorum kendime, her sorduğum zaman da her şeyi yeniden hatırlıyorum ben, daha net. unutamıyorum ben.

dudaktankaIbe

bu gece sancıların kucağında kıvranırken ağzımdan senin adın çıktı. ne yapacağımı bilemedim. yasaklı bir kelimeyi söylemenin verdiği korku, beni alaşağı etti. anılar birer birer kafama üşüştü ve bana hesap sormaya başladı. bütün sorgu suallerden kaldım. affet beni. senin adın dudaklarıma anarşist bir yuva. yalnızca adını söylemek bile beni yerle bir etmişken sen bir gün karşıma çıksan mesela. ben kendi zehrini yutmuş bir yılana özenircesine. anlıyor musun? anamam adını bir süre daha. hem artık çok hatırlıyor da sayılmam seni. gülünce kısılan ela gözlerini, o güzel bakışlarını, kızınca hemen kırışan alnını.. hayır hayır. unuttum seni. günde üç öğün bile yemezken yemek. seni günde binlerce kez. gülme öyle güzel. binlere düşürmek kolay olmadı inan. sen şimdi aklıma daha az daha bulanık geliyorsun. sesin, nefesin, kokun.. bunlar hafifçe titreyen bi' mum ışığı gibi kafamın içinde cereyan ediyorlar. oysa sen benim için hiç batmayacağına inandığım güneş, parlamayı bi' gün olsun bırakmayacağını düşündüğüm ay-dın. saat üçe yaklaşıyor. kelimeler yerlerinden ne kadar şikayetçi bilemem ama ben yerimden çok şikayetçiyim. saçmalama. bunun seninle, benim senden uzakta oluşumla hiç mi hiç alakası yok. sadece. özlüyorum. neyi olduğunu ikimizde biliyoruz. keçilerin hiçbirini yakalayamadım. aklımdan firar ettiler bir bir. cân'ım yanıyor. adını bi' iki kere daha anacağım bu gece. beni duymamış gibi yap olur mu? güzel kal.

lotuspremsesi

Her zaman güçlü durmak zorunda degilsin. Yorulursun sarilirim sana dinlenirsin. Sonra devam edersin, zaman gelir dusersin yanina oturur tutarım elini. Senden biraz dinlenmeni isterim, sonra kalkarız. Hep mutlu olamayız belki sarilirim sana omzumda aglarsin. Sonra konuşuruz, hallederiz. Hep mutlu olmak, güçlü durmak zorunda degilsin. Düşersen beraber kalkarız, üzülürsün beraber ağlarız. Çünkü seni cok seviyorum.

dudaktankaIbe

bak bunlar öylesine satırlar değil beni iyi dinle. ben çok beceremem konuşmayı. ya kekelerim ya da kelimeyi telaffuz edemem, rezil ederim kendimi ama sen beni dinle olur mu? sana konuşurken kekeme oluşumun bir önemi kalmıyor. karşında durunca çözülen diz bağlarıma veriyorum kekemeliğimi. senin karşına geçince benim bir şeyler için bahanem olabiliyor. korkmuyorum en basitinden. kelimeleri yarım yamalak telaffuz edişimle alay edilse de korkmuyorum çünkü ben sana konuşuyorum. sana anlatıyorum anlatamadıklarımı. sana anlatıyorum ortadaki hiçliği. çünkü sen anlıyorsun beni. çünkü sen görüyorsun gözlerimdeki cümleleri. cânım. bak bu çok derin bir mevzu. beni iyi dinle. sana seni, kendi içimde var ettiklerimle anlatacağım. eksik olacaktır cümlelerim, kusuruma bakma olur mu? şey, yanına oturabilir miyim? bazen ellerimi nereye koyacağımı bilmiyorum, hem belki bu sayede ellerim nasiplenir ellerinin güzelliğinden, olmaz mı? 

dudaktankaIbe

hayal ediyorum. bi' akşam vakti. rüzgâr avuçlarımızdan kayıyor. etrafımız kalabalık. çok kalabalık. yol boylu boyunca kapanmış. insanlar telaşlı. hayatlarında yetişecek bir şeyler bulmuş gibiler. sokak çocukları her yerde. simit satan bi' adam sokağın köşesinde. yağmur yok ama hava kapalı. ceketlerine sarılmış bedenler arasında biz üşümekten yoksunuz. yanıyoruz. güneş göğsümüzde erimiş sanki. parmak uçların, saçların, kolların. dudaklarında öpülesi bir tebessüm. bana bakmıyorsun. beni görüyorsun. yorgunuz. omuzlarımız çökmüş. yine sırtlanmışız bütün dertleri. tüm bunlara rağmen gülümsüyorsun işte. hayat yaşamaya değermiş dedirtiyorsun. ceplerimizde saklı satırlar. bilmemezlikten geliyoruz. insanlara çarpa çarpa yolumuza devam ediyoruz. bazen sıyrılıp geçiyoruz aralarından bazense dengemizi bozuyorlar, düşüyoruz. aşağıdan daha komik gözüküyorlar. gülüyoruz. olsun diyorsun. oluyor. gülüşünde takılı kalıyorum. yerden kalkamasak da olur, sen yanımdayken gözümde büyüttüğüm her şey un ufak oluyor. biz büyüğüz, dünya küçük. ve sen, bana nefes almayı öğretiyorsun. seni seviyorum. dünyalar kadar değil. biliyorsun; dünya küçük, biz büyüğüz. seninle ben, ne kadar tam olunabilirse o kadar tam, ne kadar yarım olunabilirse o kadar yarım. yokluğunun ilk çeyreğinden on dört gece eksildi. bilmiyorsun ama dert değil. omuz silkiyorum. seni sevmek intihardan daha üstün. hâlâ büyüksün her şeyden. ama korkuyorum. vesveseler bir çığ gibi büyüyor içimde. açık camlar ve kapalı kapılar. anlıyor musun? tabureler, avizeler, ışıklar ve halatlar. mektuplar, vedalar, vazgeçişler ve sönmüş kibritler. 

dudaktankaIbe

hayatımdan eksilenleri toplayıp çarpsam da hâlâ senden büyük değiller. tamam ama ya bir gün eşitlenirseniz. hiç düşündün mü? çarpmak yerine bölmeyi deniyorum. sayıları küçültmek için uğraşıyorum. tüm bu uğraşlarıma rağmen korkarım ki işlem hatasından kaybedeceğiz. tekrar söylüyorum. biz büyüğüz, dünya küçük. ne dünya büyüsün ne de sen küçül yüreğimde. bana yardım et. yüreğimde koruyabilmek istiyorum seni. hepsi bu.
Reply

dudaktankaIbe

sana her zaman bir yangının tam ortasında yanmaya ramak kala sığındığımı fark ettim az önce. bu hiç hoşuma gitmedi. oysaki ben; sana her zaman, koşulsuz, şartsız ve teklifsiz gelmek isterim. bu yüzden yüzümdeki tebessümü solduracak herhangi bir şey yaşamadan önce soluğu burada aldım. mutluyum ve mutluyken de seninle olmak istiyorum. içimi ısıtan birkaç devrik dize okudum on altı dakika önce. yazmak istedim sana. eğer olur da bir gün hayatıma girme hatasına kapılırsan, seni durduracağımı sanmıyorum. bencilim biliyorsun. ama tüm bu bencilliklerimi bir kenara bırakıp sana sıcak şiirler biriktiriyorum. yetmiyor, kendim eklemeler yapıyorum. bir gün olur da kör talihinin son durağı olarak bana uğrarsan seni iyi ağırlamak isterim. mevsimlerden sonbahar ya da kış olsun, için üşümesin diye çayını kahveni eksik etmem merak etme. gerçi bunlara gerek kalsın da istemem hiç. çok, çok fazla şey var ve umarım sen de bunları idrak edecek zamanı ayırabiliyorsundur kendine. hava buz gibiyken yanmak ve buna müptela olmak suç değil. ateşin harlanması olayına da karşıyım. böyle bilmece gibi konuştuğuma bakma şimdi. neyse, çok konuşmak sakıncalı olabilir. sevgili alêv, saklı kalan her daim değerli midir? bunu yalnızca seninle öğrenebilirim. umarım ne benim soru sormama ne de senin cevap vermene gerek kalır. dizelerin amacı belli çünkü. biz seninle konuşmadan, en az üç kitap devirelim. ha bir de, sonu güzel bitsin. kitapların.

dudaktankaIbe

defalarca kez intihara kalkışan kelimelerimi ipin ucundan kurtarıp seni anlatmaya çalışsam da pek başarılı olamadım. hep bir eksiklik kaldı. koca koca paragraflara seni sığdırmada yetersiz kaldım. ya ben paslandım ya da sen kelimelere dökülemeyecek kadar güzelsin. şimdi seni anlatamadığımdan yakınıp dursam da kelimelerimi sana şikayet etsem de konu bir şekilde yine ellerine, gözlerine, yüreğine, oradan da ruhuna gelecek. bunların hepsi gözlerimde canlanacak ama yazmaya gelince kalemim seni eksik yazma korkusundan utanıp hareket etmeyi kesecek. dilim senden başkasına dönmeyecek. kirpiklerim senden başkasının üstünü örtmeyecek. paragraflarım senin etrafında şekil bulacak ama bunları önümde ki kağıda dökerken hep bir tıkanıklık yaşayacağım. olacak gibi olsa da olmayacağını fark ettiğim de, ki bunu daha çok bahane edip, yanına geleceğim. titreyen ellerim arkamda bir şekilde yüzüne söyleyeceğim. iki kelimemden biri adın olacak. sen öfkelenip üstüme yürüsen, ben gayri ihtiyari de olsa geriye bir adım bile atmayacağım. sen bir adım atıyorsan ben beş adım atacağım. usul usul geleceğim yanına, sokulacağım sana, sarılacağım. belki birkaç yarana denk gelip canını yakacağım. bir şey demeyeceksin biliyorum ama ben hissedeceğim, hep hissettim. saçlarını seveceğim, yaralarını saracağım, en çok bu mu acımıştı sana söz en çok onu öpeceğim. her daim ağrısından şikayet ettiğin şakaklarına bahşedeceğim ilk öpücüğümü. çocukken kapı arkalarında hangi yaran ağlattıysa seni, sana söz, ben de ağlayacağım o kapının arkasında. şimdi yasla başını göğsüme, dinlen biraz. belki kuş koyamam yoluna ama ben çok güzel çiçek ekerim.