Başka bir gün doğumu izleyelim seninle. Hazır mısın benim bordo güneşime?
Önümden yeşil bir köpek geçti az önce, yoksa kırmızı mıydı. Ben en çok bordoyu seviyorum; bordo olsun o saldırgan köpeğin rengi, adına Yeşil deriz.
Köpeğin yürüyüşü, uzun zamandır dostunu göremeyen “O”na benziyordu. Bir süre yürüdü önümde, ufak paytak adımlardı benim hatırladıklarım. Ardından leş kokulu bir ara sokağa girdi, ardından sessiz adımlarla ilerledim. Yerde duran bir “şey”in üzerine gelince durdu, daha çok yaklaştım. Yaklaştıkça artan kötü koku midemi bulandırmaya başlamıştı. Yeşil, birkaç arkadaşı ile beraber çoktan ölmüş bir adamın etlerini parçalıyorlardı. Ne iğrenç ve tatmin edici bir görüntü!
İç dünyamın kapılarını araladım dostum, senin için. Belki de kendim için...
Artık birileri ile konuşurken gülümseyebiliyorum sanki. Ya da bunlar da bir yanılsama.
Gerçek arkadaş mı?.. bilmiyorum. Ama sanırım onunla güzel vakit geçirebiliyorum. Ancak hayatın benim üzerimde kurduğu tuzaklar mıdır nedir, daha dün berbat bir olay yüzünden konuşmayı kestik. Umarım o üzgün değildir.
Dikkatimi çeken... inanır mısın bilmem ama çok fazla kişi var.
Ne gülünç bir cümle! Yazarken attığım kahkahalar mühürlü kalsın bu cümleye.
Ruhum bozuluyor dostum, ben değişiyorum. İtiraf etmek ne zor... ama değişimin beni çok hızlı vurduğunu fark ediyorum. Değişmek istemiyorum dostum.
Karamsar kalmak istiyorum, kitaplardaki cümlelerde yeniden can bulmak. Nefesimi tuttuğum saniyelerde yaşamak istiyorum. Göğsüme dayalı o bıçağı tekrar hissetmek, hayattan en çok o zaman keyif almak istiyorum, dostum.