simyadar
“Sana diyorum anlıyor musun beni?” “Tut biraz” dedim. “Daha ne kadar tutayım en son iki saat önce tut dedin müşkül durumdayım”. “Operasyonun ortasında senin çişini düşünemeyeceğim için üzgünüm hanım efendi.” Evet çişi geldi ve iki saattir tutuyor. “Sürüne sürüne şu kayanın dibine yapar gelirim görmez kimse” “Olmaz dedim. Etraf insan dolu” “Mesanem de idrar dolu onu ne yapacağız?” “O kadar su içmeseydin” “Yahu deli misin divane misin bu çok insanı bir hal değil mi be adam” İçimde bir yerlerde bu kadına ifrit olan bir taraf vardı. “Ben tutuyorum” “Sen askersin?” “Yani?" “Dayanıklı olman normal” “Sen de dayan.” Kıvranıyordu. “Bak kedi yavrusu olacaklardan mesul olmayacağım” kalkmaya çalıştı birden kolundan çektim. Üzerime doğru sendeledi. Sonra bir şey oldu. Sıcak sıcak ılık ılık bir şey. “Ohhh yarabbim çok şükür dünya varmış be” dedi. “Sakın” dedim. Sırıttı “Ben sana dedim kedi yavrusu müşkül durumdayım dedim”. Kafamı eğdim. Kadın olduğu gibi üzerime işemişti. Suratıma bakıp gevrek gevrek konuştu. “Bundan sonrasını sen düşün.” Biz çok eğleniyoruz gelsenize. Çok konuşan bir tarih profesörü ile ağzından laf kerpeten ile çıkan bir yüzbaşı birlikte tapınak Şövalyelerinin ayinlerini deşifre etmek için yola koyulurlarsa ne olur. Bu hikaye bambaşka. Bildiğiniz bütün komplo teorilerini unutun.