-ballıca alıntı-
Acele bir tavırla apartmana ilerlerken arkama dönmemek için kendimi içten içe öğütleyip dursam da sokakta yankılanan, “Alisa!” sesiyle refleksle arkamı döndüm ve dakikalardır kaçtığım bir çift siyah gözle karşı karşıya geldim.
Arkama bakmadan gitmem gerektiğini biliyordum ama adımlarım bakışlarının ağırlığıyla yerine mıhlanmıştı. Yüzü yabancı değildi hatta çok iyi tanıdığım tek yüzdü ama bakışları artık bir yabancı gibiydi. Bana bir yabancıya bakıyormuş gibi bakıyordu.
Tüm iradem o an yok oldu ve ben saatlerdir hiçbir şekilde hissedemediğim duygularımı bir bir hisetmeye başladım. Kalbim onu ilk saniyeden tanıyarak hızla atmaya başlamıştı. Elimdeki çantayı düşürmemek için kulpunu daha sıkı kavradım ve kedimi göğsüme biraz daha yasladım.
Ona döndüğüm ilk anda dükkandan çıkıyordu. Hiçbir şey yaşamamışız gibi omzunu dükkanın kapısına yaslamış ve ifadesiz bir yüz ifadesiyle bana bakmaya başlamıştı. Gözleri, beni ilk defa gören bir yabancı gibi gözlerimden ayırmıyordu.
Ondan gözlerimi kaçırdığım anda bakışlarım ilk simsiyah kıyafetlerinin arasında tek renkli kalan tespihine takılmıştı. Parmakları arasında tuttuğu tespihi her zamanki tespihi değildi. Gözlerim benim aldığım tespih yerine başka bir tespihin üzerinde gezinirken burnumun ucu sızlamış, alt dudağım titremesin diye ısırmaya başlamıştım.
Kehribar değildi, mavi bir tespihti. Beni çoktan gözden çıkartmıştı, istediğim gibi.