sokak ışıklarının altında bir merdivene oturmuştuk. derince bir nefes aldı, gözlerini kapatıp göğe baktı.
ne kadar garip ya, dedi. ne kadar garip değil mi? artık hiçbir şey hissetmediğini bilmene rağmen birisinin canını yakabiliyor olması.
neden oluyor bu acaba? diye bir düşündü kendi kendine. seslice.
sanırım geçmişten gelen masumiyetten, dedi. geçmişte en değerlin o masumiyetindi, saflığındı. üstünden yıllar geçse dahi, masumiyetini kaybettiğinde, yine de o saflığına zarar geldiğini hissetmek bence insanın canını yakan.
sustum. güldü alaycı bir şekilde. kalp kıran bir gülüştü.
cahillik mutluluktur, biliyor musun? mesela şu an belki senin hakkında 500 tane olay oldu. sen sadece 250 tanesini biliyorsun. ama 500'ünü bilsen mesela eskisi kadar mutlu olmayacaksın. 19 yıllık hayatımda gördüğüm, bildiğim, öğrendiğim tek şey bu. o 250 olayı kafanda, gerçek varsaydığın senaryoyla yaşamak en kolayı. çünkü insan beyni savunmak ister. kırılmamak için bir duvar örer.
yıldızları izledi, sigaralarımızı bitirdik, eski türk tangolarını dinledi. ona eşlik ettim.
bir şey demedim çünkü benim dünyamda teselli yoktur, yanında oturup susarsın sadece.