Bazen tek bir kelime, çokça şey hissettirirdi.
Anlamıyorum aslında hâlâ. Her defasında kendimde buluyorum suçu. Başka bir seçenek bile yok aslında.
Dayanamıyorum, zihnim patlayacak gibi oluyor, arada vuruyor böyle ve düşünmeye başlıyorum. "İnsanlara, sırf hasta bir çocuğa bakarken neler çektiğini anlatmak için mi baktın sen bana?" "Büyük olan senken, her seferinde ağlayabileceğin bir omuz ve terapist bulmak için mi yetiştirdin sen beni?" "İnsanlara beni anlatarak kendinizle övünebilmek için mi büyütüyorsunuz beni?"
Bazen neden bu kadar zor olduğunu da düşünürdüm. Pek çok şeyin. Bazen sevilmek, bazen sevmek, bazense yaşamak. Meditasyon yaptım, yoga yaptım, yorgunluktan uyuyayım da düşünmeye vaktim kalmasın diye bedenimin her zerresini harcadım.
Duvar oldum, hiçlikte yaşadım, küçücükken bile çirkinim diye benimle kimse oyun oynamadı, sen de. Her gece çığlıklar atarak kabuslarla uyandığımda, sizin yatağınıza sığınmak istediğimde ittin beni. Şimdi bile kimseye söyleyemesem de korkudan her gece açık ışıkla, aynaları örterek, kapımı kapayarak yatıyor ve bazı geceler yine de ürküyorum.
Ancak sen ve senin hissettirdiklerin büyüttü beni: "Anne." Sen, karın yağışı kadar güzel ve bir o kadar da soğuksun bana. Sen, değersiz misafir çocuklarını canından öteye koyup beni unutacak kadar uzaksın bana. Ve sen, her defasında böyle ilerlerken bazenleri de beni mutlu ettiğin için yanlışsın bana. Bunları yapıp benim kafamda kuran bencil bir piç ve değer bilmeyen bir evlat olduğumu düşündürdüğün için, en çok da bunun için yanlışsın bana.