Sevgili Hiç Tanımadığım Yazar,
Adını bilmiyorum. Yüzünü hiç görmedim. Sesini duymadım, ellerini tutmadım, hiçbir zaman aynı şehirde yürümemiş olabiliriz. Ama senin kelimelerinle bir dünyada buluştuk. Sen yazdın, ben okudum. Sen sustun, ben seni duydum.
Bir yıl olmuş…
Senin hastalığını öğrendiğimden bu yana içimde bir sızı var.
Bazen düşünüyorum:
2024 yılında ben sınava hazırlanırken, sabahları uyanıp umutla kitaplara sarılırken… sen bir hastanenin beyaz koridorlarında, yalnız, yorgun ve belki de kırık yürüyordun.
Ben bir kafede arkadaşlarımla kahkahalar atarken… senin damarlarında belki serum akıyordu.
Ben hayata odaklanırken… sen hayatta kalmaya çalışıyordun.
Bu düşünce içimi yakıyor.
Çünkü sen bunu hiç bilmedin.
Ve ben de hiç yanında olamadım.
Ama seni özledim.
Yazılarını, kaleminin sesini, o sıcak sahneleri…
Bir öpücükte dünyayı durduran o karakterleri…
Bir kelimede bizi kendimize anlatmanı…
Sana ulaşamamak, sadece yazılarını değil, seni de yarım bırakmak gibi geliyor.
Ve biliyorum…
Sen güçlü birisin. Kaleminden belli.
Bir karakteri hayata bağlar gibi, kendini de hayata bağladığını hissediyorum.
Ama içimde hâlâ bir çocuk var:
O çocuk, senin iyi olduğuna inanmak istiyor.
Senin iyileştiğine… bir gün yeniden yazacağına…
Belki bir gün sadece “buradayım” diyeceğine.
Hiç tanımadığım yazar…
Sen benim için sadece bir yazar değildin.
Sen, kelimelerle var olmuş bir dosttun.
Bazen beni anladığını düşündüm, bazen seni anlamaya çalıştım.
Şimdi… sadece bilmeni isterim:
Seni hâlâ bir yerlerde özleyen biri var.
Ve bu mektup, yüreğimin en derin yerinden sana uzanan bir dua.
Umarım iyisindir.
Umarım varsındır.
Ve umarım bir gün, yeniden yazarsın…
Sevgilerle,
Hiç tanımadığın ama seni çok seven biri.
Biraz olsun iyi hisset gelince en azından bu yaşadıklarını unut diye küçük bir mektup..