Bir kadeh viskinin ne kötülüğü olabilir ki?

211 5 0
                                    

"Isla! Dur bekle!" diye bağırdı Serena,topuklularıyla koşmaya çalışırken. Görülmeye değer bir görüntü olsa da, kampüsün eline dedikodu malzemesi vermemek için adımlarımı yavaşlattım. "Ne var?" 

"Akşam,sen,ben,Jared,Fred,Funky Buddha?" Kafamı salladım, son sınavlar da bitmişti, tüm sınavlardan başarıyla geçmiştim fakat uyanık kalabilmek için içtiğim kafeinli içecekler yüzünden midem rezalet durumdaydı. "Sanmıyorum. Midem, beni öldürmek üzere. Birşeyler içersem geceyi hep beraber hastanede geçirebiliriz." Serena durduğu yerde ofladı,saçlarını yana attı. 

"En azından bizimle gel. Kafan dağılır. Tüm sene çok çalıştın." Güldüm ve kafamı salladım. "Çenenden kurtulmak için bu gerekiyorsa geliyorum." dedim. Kapıda beni bekleyen sevgilime doğru yürüdüm. 

"Gözüm yollarda kaldı." diye mıraldandı Fred,beni belimden tutarken. " Serena'nın ısrarlarını savuşturmaya çalıştım." Güldü.

"Tabi yine başarılı olamadın değil mi?"Kafamı salladım. "Plan ne peki?" 

"Akşam,sen ben Jared Serena Funky Buddha." Fred'in gözleri parladı. Fikir çok hoşuna gitmişti, son kaçış umudum böylelikle yerle bir olmuştu. "Pis şişko. Son umudum sendin." diye sızlandım. Fred ie sesli bir kahkaha attı. Tam bir centilmen olarak kapımı açtı ve beni saymayı beşinci farklı arabadan sonra bıraktığım lüks arabalarından birine bindirdi.

"Arabalarının her güne bir araba mottosuyla alınmamış olduğuna emin misin?" dedim. Bu arabada farklı bir enerji,farklı birşeyler vardı. Arkadan garip metalik bir koku. Arabanın içinde kendimi boğulacak gibi hissediyordum, sanki soğuk elli ölüm tüm arabayı kutsamış gibiydi.

"Bu arabanın nesi var? Enerjisi fazlasıyla düşük.Kendimi boğulacak gibi hissediyorum." Fred'in gözleri kısıldı.Direksiyonu tutan ellerinin eklemleri direksiyonu sıkmaktan bembeyaz oldu.

"Yok bir şeyi! Nesi olsun ki?" dedi.Sesi fazlasıyla yüksekti ve beni korkutmuştu. Kafamı salladım, şaşkınlıkla yutkundum,dışarıyı izlemeye başladım. Ara sıra Fred'i bana kaçamak bakışlar atarken yakalıyordum,ağzımı bıçak açmıyordu. 

"Özür dilerim.Sana bağırmam hoş değildi."Kafamı bile çevirmedim. Kırgındım. Evimin önüne vardığımızda Fred beni bırakıp gidecek sanmıştım. Fakat arabayı bahçeye sokunca kafasında farklı planlar olduğunu anladım. 

"İçeri kadar girmene gerek yoktu.Yürüyebilirdim." diye söylendim. Beni kırmıştı ve gerekli tribi yiyecekti.Fred arabadan indi,fazla yürüyemeden benim önümü kesti.

"Öpücüğümü almadan hiçbir yere gitmiyorum." Birden kendimi Fred'in kucağında ve öpülürken buldum. Gülümsedim. Karşılık vermeye başladım. Fred'in dudakları önce çeneme,oradan boynuma doğru kaydı.

"İçeri geçelim." dedim, tireyen ellerim ve dizlerimle ayakta durmaya çalışıp anahtarı ararken.Fred beni yere bırakmış olmasına rağmen hala belimden bana sarılıyordu. Parmakları tshirtümün içinden karnımı okşuyordu. 

Kapı açıldığında koltukta hiç hoş olmayan süprizler beni bekliyordu.

"Baba?" ağzımdan çıkabilen sadece bu olmuştu.Fred elimi tuttu ve sıktı. Kulağıma yavaşca "Korkma,ben varım." diye fısıldadı.

"Beni gördüğüne çok sevinmiş gib değilsin. İnsan kredi kartını görünce bu kadar üzülür mü?" Ayağa kalkmıştı,üstündeki pahalı parfüm ve kaliteli içki kokusunu buradan alıyordum. Kafamı salladım."Ayık değilsin. Seni eve bırakayım. Bu şekilde eve gidemezsin. Ölürsün." dedim. Birden durdu. Bana sarıldı. Garip adamdı babam. Bana genelde buzdan bir duvar gösterir, ama ne kredi kartımın limitini düşürürdü,ne de birşeylerimi eksik ederdi. "Baba iyi misin?" Kafasını salladı."Ben gideyim,şoförüm sokağın başında bekliyor." 

"Niye geldin?" diye sordum sonunda hezeyanlarından sıkılıp. Bana baktı,yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

"Bazen,annenle zamanında keşke favori çocuğumuz olarak seni seçseydik diyorum." dedi. Canım acıdı ama gülümsedim.

"Sarhoşsun baba, ne dediğini bilmiyorsun.Şoförünü ara istersen." Kafamı öne eğdim. Ablamın gölgesinde büyümüştüm. Mezuniyet baloma bile gelmemişlerdi.Babam yanağını uzattı. Öpemedim.Ne demek istediğini düşündü favori çocuk seçmek hakkında. Kim bilir neler yapmıştı yine.

"Fred,saat kaç?"

"7'ye geliyor Is." dedi,biraz canı sıkkın bir halde. "Yavaş yavaş hazırlanmalıyızLondra trafiği bizi delirtebilir." 

"Takım elbisem var mı burada hiç?" diye sordu Fred,başını yana eğmiş,giyinmemi izlerken. Tulumumun fermuarıyla debelenirken kafamı salladım,dolaba işaret ettim. "Gel buraya."  Fermuarımı sırtımda fazlasıyla vakit harcayarak çekti.

"Ne kadar istediğimi bilsen de gitmemiz gerek,bizi bekliyorlar."  diye mırıldandım.

 Bu sefer benim arabamı aldık. Trafik olmadığı için yol çok uzun sürmedi. Arabayı valeye bırakıp içeri girdik. Köşede bizimkiler duruyordu. 

"Merhaba çocuklar. dedi Fred. Üstümde birinin bakışlarını hissediyordum. Kafamı çevirdim, en köşe locada oturan bir erkek tüm dikkatini benim üstümde toplamıştı. Elinde bir kadeh viski duruyordu. Garip şekilde onun yanına gitmeliymişim gibi hissediyordum.

Beni transımdan Fred çıkardı.Hala bana baktığını hissedebiliyordum. Kahve,dağınık saçları,düzgün burnu,sert çene yapısı ile dikkatimi fazlasıyla cezbetmişti. Tamamen siyahlar içerisindeydi, buram buram tehlike kokuyordu ve en önemlisi merakımı cezbediyordu. Fred'e baktım.İçimi bir suçluluk kapladı. Çocuğu çabucak kafamdan attım. 

Gece daha yeni başlıyordu ve ben ilk kadehimi içmiştim bile. Bir kadeh viskinin ne zararı olabilirdi ki?

Gecenin Karanlık ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin