Kan Kokusu

49 4 2
                                    

Joe'nun ellerinden kaçarken bir yandan da valizime kıyafetlerimi tıkıştırıyordum. "Eğer beni kovalamayı kesmezsen eve varamayız." dudaklarımı büzüp Joe'ya dönmüştüm. "Ve eğer eve varamazsak ben sana sevebileceğin tüm kıyafetlerimi gösteremem." Yüzüme yayılan muzip gülüşle Joe'nun gözleri açıldı. Göz bebekleri büyüdü,rengi koyulaştı. Aniden hareketi kesen bedenindeki her kasın kasıldığını görüyordum. Fırsattan istifade valizime en sevdiğim elbiseyi koyarken kendimi yatağa çivilenmiş buldum. Joe,burnunu boynuma sürtüyordu. Kafamı salladım. Bir aydır buradaydık, bir aydır benim yanımdan ayrılmıyordu fakat hala kendimi onunla sevişmeye hazır hissetmiyordum.

"Mmh." Joe boynumu dişledi. Kollarımı kurtarmak için altında debelendim. "Yeter." Sesim düşündüğümden öfkeli çıkmıştı. Joe kafasını kaldırıp şaşkın gözlerle bana baktı. Gözlerinde arzu ve öfke vardı. Fakat öne çıkan yine öfkeydi. Gözlerimi kapattım. Sağ elimin iki parmağıyla burnumun kemerini tuttum. "Hala mı hazır değilsin?" Resmen hırlıyordu. Öfkeyle Joe'yu oturduğu yer olan göğüsümden ittim.

"Evet gerizekalı,hala hazır değilim." bu sefer tıslama sırası bendeydi. Ağzını açmaya yeltendi fakat hızlıca kafamı salladım. "Kusura bakma ama bir gece barda karşıma çıkıyorsun,bana 'Ben seni bulurum Sarı Cadı' diyorsun,sonra evime gizlice giriyorsun. Sonra bir zarf bırakıyorsun. Sonra yine gidiyorsun. Sonra burada karşıma çıkıyorsun,beimle evleneceksin diyorsun,bu bizim gecikmiş kaderimiz diyorsun,annenin kaderini yaşayacaksın diyorsun." Derin bir nefes aldım ve öfkeyle gözlerine baktım. "Sana 'Tamam' diyorum,bana sarılıyorsun. Sonra,sonra boktan bir sebepten ötürü benim canıma okuyorsun. Sonra 'Sensizlik çok zor Isla.' Diyip her gece beni sensizliğinle bırakıyorsun. Bir açıklama isteyince 'Sen benim için bir hiçsin!' Diyorsun elf parfümü kokarak yanıma gelirken. Sonra ben seni affediyorum, sana olan güvenimi yeniden kazanmaya çalışıyorum, sen tekrar beni bırakıp gidiyorsun. Ben ise bunları kimseye anlatamıyorum çünkü Allah'ın belası, sen bir prenssin ve itibarını düşünüyorum. Tüm bunlara rağmen neden sevişmiyorum ki?!" Tüm içimde biriktirdiklerimi kusmuştum. Joe sinirli gözlerle bana bakıyordu. Çevik bir hareketle kalkıp kapıdan dışarı fırladı. Bir ay boyunca bizi birbirimize yaklaştıran şeylerin misliyle uzaklaştıran şeyle olmuştu. Fakat ben de aşık olmuştum.

Sakin hareketlerle bacaklarımı yataktan sallandırdım. Etrafımdaki şatafatlı odaya göz gezdirdim. Joe beni kendi yanına,saraya almıştı. Annesi ve babasının kesin talimatı vardı. "Gelinim bizimle yaşayacak." Sıkıntıyla iç geçirdim. Yatağın sol yanı yine boştu. Joe saraya geldiğimizden beri bana farklı davranmaya başlamıştı. O kibar,düşünceli adam gitmiş,yerine kaba hödük kana susamış bir vampir gelmişti. İlk başlarda "Strestendir." diyip üstünde durmasam da zamanla bana karşı olan tavırları iyice hiddetlendi. Ben onunla sorgusuz sualsiz evlenmeyi kabul etmişken onun bana böyle davranması canımı yakıyordu.

Yataktan aşağı zıpladım. Sessiz adımlarla kapıya ilerledim. Tam kulbu çevirecekken kapı açıldı. İçeriye kızıl saçlı bir kız ve Joe girdi. Joe ayakta duramayacak haldeydi.

"Özür dilerim,onu bu halde görmeni istemezdi." Tısladım. Kız korkup geri çekildi.

"Isla..." Joe olduğu yerden seslendi. "Bana." Hıçkırık. "Peri sütü yaramıyor." Dudaklarımı çizgi haline gelene kadar birbirine bastırdım. Kızıl kafalı vampir göğüslerini Joe'nun gözlerine sokarak bana bir şeyler söylüyordu. Hızlıca kapıyı çarptım ve bahçeye doğru koşmaya başladım.

Bahçeye çıkar çıkmaz burnuma gelen o tanıdık,nahoş kokuyla sarsıldım. "Kan kokusu." Burnumu buruşturdum. Kokuya doğru ilerledim. Büyükannem beni güzel eğitmişti. Kendimi koruyabilirdim. Ya da ben öyle düşünüyordum. Çalılıklara ilerledim. Yerde ölü bir baykuş yatıyordu. Bacağındaki not gözüme ilişti.

"Isla,
Benim küçük meleğim...
Sarhoş kocan seni yine yalnız bırakmış.
Yanındaki kız ise bir haftadır sıcak bir yatakta yatıyor.
Ah benim yüce rahibem,
Benim altımda inlerken çok daha güzeldin.
Hala yanıma gelebilirsin,bana dönebilirsin şirin kedim.
Seni her zaman seven
Fred Hostibus"

Tiksintiyle notu yere attım. Bu Fred benim eski sevgilimdi. Ve ben onun bir vampir olduğunu fark edemeyecek kadar salaktım. Titreyen ellerimle notu yerden aldım. Koşarak Joe'nun yanına çıktım. Kapıyı açmamla kapatmam bir oldu. O kızıl kız Joe'nun üstünde ve çıplaktı.

Notu elimde sıkıca tutarken yere çöktüm. Bu bir ayda bu adama aşık olmuştum. Pis,iğrenç bir yalancıya. Gözyaşlarım sicim gibi akıyordu. Notu yere fırlatıp saraydan dışarı çıkarken bir çift el belimden beni kavradı.

"Ben sana gitmen gerek diyene kadar gidemezsin Isla Morgan." Kafasını boynuma gömdü. Deli gibi ağlıyordu. "Bundan sonra benimsin. Her hücrenle,tüm gücünle,tüm benliğimle,sonsuza kadar benimsin." Kafasını boynumdan çıkarttı. "Senin kaderin benim olmak. Senin doğumun şu günahkar bedenime sunulmuş en büyük hediye benim." Sözlerinin ağırlıyla eziliyordum. Haklı olduğum halde kendimi suçlu hissediyordum. Elini açtı. İçinden not çıktı. Gözleri siyah bakıyordu.

"Bunu konuşmaktan kurtulabileceğini düşünme sevgilim, sen sadece benim altımda inleyebilirsin."

Anıların yoğunluğuyla tuttuğum gözyaşlarını bıraktım. Fazla ileri gitmiştim. Hissettiklerimi bire bin katarak anlatmıştım. Ve Joe'ya haketmediği şeyler söylemiştim. Odadan çıktım. Evin hizmetçilerinden Adeipus çıktı karşıma. "Joe nerede?" Diye sordum kumral çocuğa.

"Ava gitti rahibem." saygıyla eğildi. Kafamla selamını aldım. "Teşekkür ederim."

Koyu lacivert dar pantolonumu çekiştirirken bir yandan da valizimde beyaz gömleğimi arıyordum. Ayağıma kahve rengi çizmelerimi geçirip üstüme kırmızı trençkotumu geçirdim.

"Beni Joe'nun yanına götür." diye mırıldanıp dilek yıldızımı çıkarttım. Aniden düşme hissiyle gözlerimi açtım. Tam yere çakılacakken bir çift tanıdık kol beni yakaladı. Kahverengi gözleri öfkeyle bana bakıyordu.

"Gerizekalı kız, sen beni öldürmek mi istiyorsun?" Kelimeleri beni gülümsetmişti. Dil çıkarttım. Bunu hiç beklemiyordu afallamıştı. "Hayır gerizekalı çocuk,sadece senden özür dilemek istiyorum. Fazla ağır konuştum." Gülümsedim. Kocaman ellerini yanağıma uzattı. Baş parmağıyla göz yaşımı sildi. "Ben özür dilerim. Fakat sana pislik gibi davranmak zorundaydım." Kaşlarımı kaldırdım.

"Aldığın notu hatırlıyor musun?" Kafamı evet anlamında aşağı yukarı salladım. "O benim baş düşmanımın soyadı. Oğlu ise senin eski sevgilin." gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. "Seni bana yakın olmak için kullandı. Ama sanırım arada sana aşık da oldu. Çok emin değilim.Her neyse, bu adam, yani Fred'in babası." Sözünü kestim.

"Düşmanımızın adını bilmek isterim." Dudakları yukarı kıvrıldı.

"Deimos Hostibus." İsmi komikti. Fred öz babasını öldü biliyor. Aslında ben de öyle biliyordum. Kendi ellerimle öldürmüştüm. Onu kendi zehrinde boğmuştum. Şanslı piç." Dişlerini gıcırdattı. "Dişi kalbini ıskalamış. Uykudaymış. Yüz yıl sonra uyanmış. Senden uzak durma sebebim seni bilmemesiydi. Gözü üstümdeyken senden uzaktaydım. Dikkati şu an fazlasıyla dağılmıştır." Yüzüne vahşi bir gülümseme yerleşti.

"Sevgili oğlu satirlerin elinde." Yüzümü buruşturdum. Ellerini sırtımda hissettim. Şu an şu tehlikeli haliyle beni tahrik ediyordu. Ve sanırım artık hazırdım. Yüzümü yüzüne çevirdim. Birden aramızdaki mesafeyi kapattım ve dudaklarına yapıştım. Yumuşak başlayan öpüşmemiz git gide hızlanıp vahşileşiyordu. Nefes almak için ağzımı açtığımda dilini ağzıma kaydırdı. Boğazımdan benden beklenmeyecek bir inilti çıktı. Altımda bir hareketlenme oldu. Dudaklarım boynunu buldu. Ateşli öpüşmemize son verem bir vücudun yere çarpma sesi oldu.

Nefesimi düzenlemeye çalışırken Joe'nun çenesinin gerildiğini gördüm. Kafamı çevirmemle yerde yatan cansız bedeni görmem bir oldu.

"Abla..." ağzımdan fısıltı halinde bu sözcükler döküldü.

Gecenin Karanlık ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin