(n - 2) . 180°/ n

4.1K 456 81
                                    

"Bundan sonra yapmamız gereken," Kapı birden açıldığında bütün gözler kapıya dönmüştü. Dersin başında bakkaldan diploma alan hocamızın iki cümleyi bir araya getirememesi üzerine dersi ben anlatmaya başlamıştım. Hedefim öğretmen veya akademisyen olmak olsaydı, kesinlikle harika yapacağım bir şey olurdu. Tıpkı onlar kadar olağanüstü yapabileceğim diğer 472 meslek gibi.

"Hocam?" Tanıdık gelen suratla bakışmaya başladığımda yaşadığı iq yetmezliğinden arkadaşlığımı sorguladığım Rosanne Park, pembe sert kapaklı defterinin arkasından gülmeye başlamıştı.

Bana bakmayı kesip kendine gelmiş ve sınıftaki diploma sahibi adama dönmüştü. Öğretmenimiz oturduğu yerde hayatı sorgular bakışlarla yeri izlediğinden, Jennie'ye çevirecek bir yüzü olduğunu sanmıyordum.

"Dersimi niye böldüğünü sorabilir miyim?" Tahtaya yaslanıp kaşlarımı kaldırdım. Suratsızca onu tersleyebilir ve suratıma tükürecek raddeye gelecek kadar gıcık edebilirdim ama yapmadım. Onun yerine tuhaf bir gülümsemeyle suratını süzmeye başlamıştım.

"Bay Hwang Kim Taehyung'u laboratuvara çağırıyor. Deneyde yardım edecekmişsin." Bay Hwang sevdiğim tek öğretmendi. İlerde ünlü bir dedektif bilim adamı astronot kaşif mucit olunca onu kesinlikle yanıma alacak ve krallar gibi bir laboratuvar verecektim.

"İyi, geliyorum." Jennie izin almak istercesine öğretmene dönmüştü. Nefes aldığından bile emin olmadığı için omzunu silkmiş ve sınıfa dönmüştü. "Öğretmenler odasına haber veririz."

Onunla yüz yüze dahi gelmek istemediğimi sanıyordum, hatta bütün gün fazlasıyla sinirli hissetmiştim. İnce uçlu kalemlerimi bastırarak yazmıştım, üstelik mürekkebi kağıda dağılmıştı.

Özellikle kendimi onun yanında yürürken bulmayı da beklemiyordum. Ellerimi cebime koyup kafamı ona çevirmemek için büyük bir savaş içerisine girmiştim hatta. Delirmiş olmalıydım, bunun bu kadar çelişkili olmaması gerekirdi.

"Taehyung." Durduğunda ben de durmuştum. Olduğum yerde durup ne yapacağımı bilemeden sadece yere bakmıştım. Böyle zamanlarda yapılması gereken neydi bilmiyordum. Aramızdaki ultra keyifli arkadaşlık ilişkisini bitireli 38 saat olmuştu. Üstelik konuşmaktan oldukça hoşlanıp arkadaşım diyebilecek statüye getirdiğim bu kızın adımı söylemesi kalbimi anlamsız bir ritme sürüklemişti.

"Arkadaşlarımdan hoşlanmadığını biliyorum."

"Arkadaşın." Diye düzelttim. Kafamı ona çevirirken derin bir nefes almıştı. O kafasız mahluktan hiç haz etmediğim gibi; onunla olan iqsuz konuşmaları da bir o kadar sinir ediyordu beni. İnsanoğlu, öğrenmeye açık bir canlıydı. O ise adeta bu konuya ibret olsun diye yaratılmış gibiydi.

"Özür dilerim." Bakışlarını bir kere bile benden indirmiyor oluşu benim bakışlarımı kaydırmama neden olmuştu. İnsanlara dik dik bakmak çocuk oyuncağıydı. Şimdi ise bir saniye bile dikemez hale gelmişti gözlerim.

"BİR ŞEY SÖYLESENE GERİZEKALI HERİF!" Yakama yapışana kadar sessizce onu izlemiştim göz ucuyla. Açık okul camına yaslayıp tek başına meydan dayağı atarken bile konuşmamı istiyor ama susmuyordu.

"Vurmasana!"

"50 KERE ÖZÜR DİLEDİM! SALAK SURATIN SÜREKLİ SOMURTMAK ZORUNDA MI!" Camdan düşeceğimin korkusuyla hızla Jennie'ye tutunup gözlerimi belertmiştim. Sinirlendiğinde beyni düşünmeyi bırakıyor olmalıydı.

"İTTİRME DÜŞECEĞİM!"

Ne olsa beğenirsiniz bilmiyorum, lakin o gün zemin kattan çim bahçeye doğru camdan düşmüştüm.

Jennie beni camdan aşağı atmıştı, bildiğin.

Belki de bu yüzden hala bir şekilde birlikteydik, ben fizik kurallarını savunurken o meydan okuyordu.

geniusw7 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin