#1

137 26 5
                                    

boş bir sokakta, kulağımda adını unuttuğum şarkıya ait melodiler yer edinmiş halde savsak adımlarla yürüyordum. hiçbir acelem yoktu. her gün yaptığım gibi kalkmış, giyinmiş, yemek bile yemeden evden çıkmıştım. okul evime uzaktı fakat bu umursadığım son şey bile değildi. etrafıma bakarken öyle çok şey düşünüyordum ki okula gitmek için yürüdüğüm bu uzun yolu dert etmiyordum.

bu benim kendime ayırdığım, kendimi dinlediğim tek zamanımdı.

sırtımda uyuma şeklimin bozukluğundan olsa gerek bir ağrı vardı. bu yüzden ilk kez bu yol çabuk bitsin istiyordum. fakat bunun için bir şey yaptığım söylenemezdi. yürümemi hızlandırmamıştım, imkanım varken otobüs bile kullanmak istememiştim.

etrafa bakarak ve çoğunlukla hayatımın şu anki haline karışamadığımdan gelecekte yapacağım şeyleri hayal ederek yürümeye devam ettim. okula geldiğimde yine aynı sakinlikte sınıfıma çıktım ve sırama geçtim.

hyunjin gelmemişti. sınıfın çoğu henüz gelmemişti. yalnızca arka sırada oturan, yeni olduğunu tahmin ettiğim kız ve ben vardık. her transfer öğrenci gibi utangaç bir havası yoktu ve bunun için onu tebrik etmeliydim sanırım.

ben yeni herhangi bir ortama girdiğimde ne yapacağımı bilemiyordum. ellerim buz kesiliyor, kekelemeye falan başlıyordum.

sıramda yan dönüp kendimi duvara yasladım ve derin bir nefes aldım. belki yeni öğrenci konuşmak ister diye kulaklığımı çıkartmıştım. ama garip bir şey oldu ve onun konuşmasını beklemek yerine ben saçma bir yol seçerek "bu okulda yeni misin?" diye sordum. o da yüzünde hoş bir tebessümle kafasını salladı.

"ah, nereden geldin?" diye sordum bu sefer de. kendimden beklemediğim bir rahatlık içerisindeydim. kibar konuşma şeklim ilgisini çekmiş olmalı ki sırasında öne doğru geldi ve dikleşti.

"çin'den geldim aslında. babamın işi yüzünden."

şaşırmıştım. başka ülkeden gelmiş biri için oldukça iyi bir diksiyonu vardı.

"korece'yi daha önce mi öğrendin? çok rahat konuşabiliyorsun."

bana gülümsedi ve kafa salladı. "annem koreli onun sayesinde iki dili de biliyorum."

"oh, çok havalı! ismin nedir?"

"aslında ismim liu fakat annem tanışırken yeonwoo ismimi kullanabileceğimi söyledi. senin adın nedir?"

"benimki minho. kore'de muhtemelen erkeklerin yarısı falan bu isme sahiptir."

elini ağzının önüne götürüp kıkırdadığında ben de onunla beraber gülümsedim.

"tanıştığımıza memnun oldum, minho."

"tanıştığımıza memnun oldum, yeonwoo. umarım güzel arkadaşlık kurarız."

derin bir iç çekmiş, "umarım," demişti. belli ki onun da benim gibi henüz içinde çözüme ulaştıramadığı şeyler vardı.

okula gelirken 'acaba yine ne gibi bir şeyle uğraşacağım?' gibi karamsar düşüncelere dalmışken şimdi biriyle sıfırdan tanışma şansı elde ettiğim için mutluydum.

"şu anki dersimiz matematik ve sonraki dersimiz de serbest sanatlar*. müdür bay kang, sana seçim sunmuştur. neyi seçtin?"

bu konu hakkında heyecanlı olduğu belliydi. gözleri parıldamış, yine kendini öne doğru yaklaştırmıştı.

"aslında pek yeteneğim yok. bu yüzden drama dersini seçtim. sen hangisini seçmiştin?"

aynı dersi seçmiştik. ben hyunjin'in yalnız kalmamak adına ısrarları yüzünden seçmiştim tabii fakat bunu ona söylemek istemedim. drama kulübü oldukça eğlenceliydi.

karıncayı inciten yükler ≽ banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin