still with you, end

44 10 21
                                    


Genç adam elleri direksiyonda, süratli bir biçimde boş yolda ilerliyordu. Ellerinin titremesi geçmişti geçmesine, ancak kalbinin titreyişi bir türlü geçmiyordu.

Kaybetme duygusu sarmıştı her bir yanını, biricik kardeşiyle biriktirdiği anılar canını yakıyordu.

5 sene önce onu terk ettiği gece geldi aklına.

Canı daha da sıkıldı, dişlerini sıktı. Gözlerinin dolmasını engelleyemiyordu.

Onu kaybediyordu, kaybetmişti.

O kırılmasın, üzülmesin diye hiçbir şey söyleyip ondan öylece uzaklaşan ablası aklından çıkmıyordu.

'Ay bana gülümsüyor, ona gideceğim.' demişti  genç kadın mektubunda.

Gitmemiş olmasını diledi Taehyung, uzun zaman sonra ilk defa umutlarına tutunuyordu.

~~~

Tanıdık sokaklarda ilerliyordu, 90 model kırmızı renk araba. Ve bir evin önünde durdu yavaşça. Mavi renkleri solmuş, küçük  bir ev, bir tarafı sahile bakan. Sahili hatırladı Taehyung, küçükken ne çok giderlerdi. Deniz, dalgalarını sert bir şekilde  kumsala bırakıyor, kumları gönderiyordu ötelere, o bile küsmüş bana diye geçiriyordu içinden Taehyung.

Araban indi Taehyung, ayaklarını yürümeye zorladı. Bahçesine girdi küçük evlerinin, yabani otlar çıkmıştı etrafında.

Ablam çoktan gitmiş, diye düşündü genç adam. O böyle bırakmazdı hiç bahçeyi.

Kapıya ilerledi, tahtaları çökmüş basamakları atlayarak geçti. Önüne geldiğinde ahşap kapının, bir süre bekledi.

Burada mısın abla?

Hala burada mısın?

Elini kaldırıp zil kısmına götürdü. Elleri tozlanmış tuşun üzerinde geziyor ancak basmıyordu.

Gitmemiş olmanı dilerdim.

Seni hala seviyorum.

Cesaretini toplamaya çalıştı, umuda fazla ihtiyacı vardı.

Bastı zile parmakları, yankılandı  o kulak tırmalayıcı ses içerilerde bir yerde.

Bekledi Taehyung, kapının açılmasını bekledi.

Ancak kapı açılmadı.

Taehyung anahtarın her zamanki yerine, ortanca çiçeklerinin saksısının altına baktı. Şimdi solmuş ortanca çiçekleri.

Kaldırdı yavaşça saksıyı.

Oradaydı anahtar.

Eski zamanlar bir film şeridi gibi kaydı gözlerinin önünden, yine titredi elleri.

Bu sefer, özlemdendi titreyişleri.

Anahtarı kapıdaki oyuntusuna soktu genç adam. Çevirmeye gücü yokmuş gibi hissetti, yığılabilirmiş gibi oraya.

Ancak merak ediyordu.

Evini.

Yıllar sonra.

Anahtarı çevirdi. Kapı açıldı yavaşça.

Havasızlıktan oluşmuş kokuyu duydu, içeri bir adım attı.

Önünde koşan çocuklar vardı.

Oyunlar oynayan, kahkahalar atan.

Dizleri üzerine çöktü genç adam.

Ağlamaya başladı.

Daha fazla tutamazdı gözyaşlarını.

Boğazında düğümler vardı, fazlasıyla sıkıydı boğuluyormuş gibi hissetti.

Çok özlemişti, o günleri.

Geri dönebilmek için her şeyini verebilirmiş gibi hissetti.

Kapısı açık odalardan güneş ışığı sızıyordu.

Ayağa kalktı Taehyung.

Ağır ağır yürüdü mutfağa, oturma odasına, küçük balkonlarına...

Hepsi hala aynıydı.

Hala çocuktu Taehyung, bu evde ablasıyla oyunlar oynayan.

Odasına ilerledi küçük çocuk.

Kapısı kapalı tek odaydı orası.

Elleri kapının koluna gitti yavaşça, aşağı indirdi bir hevesle.

Camdan sızan ışık demetleri karşıladı küçük oğlan çocuğunu. Etrafına baktı, yatağı, giysi dolabı, hatta oyuncakları hala yerindeydi. Onu bekliyormuş gibiydiler.

Hepsine bir hayranlıkla baktı Taehyung.

Gözlerinden yaşlar aktı defalarca, umursamadı.

Bulanık bakışları yatağın üzerindeki kağıt parçalarına gitti. Biraz daha yaklaştı çocuk yatağına.

Kâğıt parçalarının her biri, fotoğraflardı.

Eski zamanlardan kalma fotoğraf filmleri bastırılıp fotoğraf kağıdı haline getirilmiş, yatağın etrafına gelişigüzel koyulmuştu.

Her birine baktı Taehyung, fotoğraflardaki küçük çocuklara baktı.

Onları özlemişti.

Çok özlemişti.

Fotoğrafların arasında bir kağıt parçası dikkatini çekti. Çekip aldı titreyen elleriyle onu.

Katlanmış kağıdı açtı yavaşça.

Ve okumaya başladı. Kimin yazdığı oldukça belliydi, ismi yazmasa bile.

Ve okuduklarıyla ağlayışı daha da şiddetlendi genç adamın.

Kâğıt parçasında yazan ise şunlardı:

"İşte çocukluğumuza hoşgeldin Taehyung, en güzel parçamıza."

SON

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

SON

Merhaba can içim, nasılsın?
Değerli vaktini ayırıp okuduysan sana müteşekkirim.
Umarım beğenmişsindir.
Seni seviyorum, Allah'a emanet ol.


Bu kitap Stefan Zweig'ın "Bilinmeyen bir kadının mektubu" kitabının yazım biçiminden esinlenerek yazılmıştır.

did you remember me? | v × solarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin