Gittikçe şiddetlenen rüzgarda güçlükle yürüyordu genç kız. Paltosunun içine dolmaya çalışan hırçın rüzgarı engellemek istercesine sıkıca sarılıyordu paltosuna. Aksilikler nedense daima peş peşe geliyordu. Elinde olan son işide kaybetmişti. Üniversitede halkla ilişkiler bölümünde son sınıfı okuyor olmasına rağmen bir cafede garsonluk yapıyordu.
Bu yılın başında ailesini kaybetmek ona ağır gelmiş , kendini toparlayana kadarda staj başvuruları bitmişti. Ailesinden kalan paranın ve bursun ona yetmeyeceğini anladığında ise bir cafede işe başlamıştı. Aslında iki aydır işi iyi gidiyordu. Ancak bugün devamlı cafeye gelen müşterilerden birinin kendine sarkmasının üzerine tepside ki tüm içecekleri başından aşağı boşaltmıştı. Sonuç olarak şu anda kendisini delip geçmek isteyen rüzgarla başa çıkmaya çalışıyordu.
Derin bir iç çekerek kendisinden 20 metre ileride bulunan parka yöneltti adımlarını. Kendine en yakın olan banka attı kendini. İnce parmaklara sahip ellerini, rüzgardan dolayı iyice kabarmış saçlarına daldrdı. Şimdi ne yapacaktı?
Esen rüzgarı hissetmek istercesine yumdu gözlerini. Tenine değen rüzgarla dağılıyordu beynini istila eden düşünceler. Birazda olsa uzaklaşmak istiyordu olaylardan.
"Heyy! Beyk bak mana uçuyoyum! "
Duyduğu sesle yorgunca araladı gözlerini genç kız. Daha önce fark etmediği iki küçük çocuk salıncakta sallanıyordu. Konuşan kız tahminen 3-4 yaşlarındayken yanındaki diğer çocukta 8-9 yaşlarındaydı.
Etrafı iyice kolaçan etti genç kız. Ancak parkta kendilerinden başka kimse yoktu. Allah aşkına bu küçük çocuklar ,bu havada tek başlarına parkamı gelmişlerdi? .
Aklına gelen anıyla yüzünde hüzünlü bir gülümse oluştu. Aklına abisiyle kendisi gelmişti. Onlarda küçükken böyleydiler. Hep beraber evden kaçar parka oynamaya gelirledi.
Genç kız farkında olmadan ayağı kalmış çocuklara yürüyordu. Kendine geldiğinde biraz duraksayıp ardından çocuklara doğru yürümeye devam etti.
Berk, kardeşinin sevinç çığlıklarını duydukça kendi de mutlu oluyordu. Kendiside sallanmak istiyordu ama olsun kardeşinin mutlu olması daha önemliydi onun için. Kafasını sağa sola sallayarak düşünceleri beydinden atmaya çalıştı. Bu sırada kendilerine yaklaşmakta olan genç kızı gördü.
Biran gördüğü görüntünün gerçek olmadığını düşündü küçük adam. Çünkü böyle bir güzellik gerçek olamazdı. Amcasının birkaç yıl önce gösterdiği kıza benziyordu aslında ama bu kız daha da güzeldi. O kıza büyülenmiş bir biçimde bakarken Beren'in kendisine hızla gelen salıncağını görmemişti. Zaten salıncağın çarpmasıyla kendini yerde bulması bir olmuştu.
Genç kız çocukların yanına yaklaşırken çocuğa salıncağın çarptığını gördü. Koşar adımlarla çocuğun yanına gitti. Yanına çökerek başını hafifçe kaldırdı çocuğun.
"İyi misin tatlım? "
Genç kızın sorusu üzerine çocuk aklına gelen fikirle suratını buruşturdu.
"Başım çok acıyor." diyerek salıncağın çarptığı yeri gösterdi. Aslında canı acımıyordu. Ama "bişeyim yok" derse güzel kız giderilirdi. Bu riski göze alamazdı.
Genç kız çocuğun acıyla başını tuttuğunu görünce içi acımıştı.
"Tamam tatlım gel şu banka oturup bakalım.". Genç kız her tatlım dediğinde küçük adam eriyip bitiyordu adeta. Kız çocuğu yerden kaldırırken küçük kızı unuttuğunu fark etti. Telaşla etrafa bakarken salıncağın dibinde suçlulukla başını eymiş bir şekilde duran ufaklığı gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dadı
Jugendliteraturİnsan geçmişini düzeltemez ancak geleceğine kendisi şekil verir. Hayat buydu işte, yeri geldiğinde tüm acılarını üstüne yıktığı gibi kimi zaman da mutluluğa boğar seni.Merve.. Aile sevgisinden yoksun büyümüs bir kız. Ancak onların hayattan kopup gi...