6

61 8 5
                                    


"Sicheng hyung hazır mısın?" aynada sessizce kendini izliyordu Sicheng hyung açıkçası korkmuyor değildim ama Kun hyung benimde aynı durumda olduğumu bazen ne yaptığımı fark etmediğimi söylemişti "Yuna hazır mı?" kafa salladım ve kapının önünde duran küçük kızı içeri aldım "Baba ne demiştik ama ağlamak yok sen ağlarsan bende ağlarım" koşup babasına sarıldı küçük Yuna 

"Hadi gidelim" dedi Sicheng hyung kızını kucağına alıp . Birkaç dakika sonra mezarlığa gelmiştik  Yuta hyung ve Hendery'nin mezarı buradaydı yanyana. İkisi birbirlerinden 2 yıl arayla aynı gün intihar etmiştiler.

Yuta hyung ve Sicheng hyung ailelerinin dediklerini umursamadan evlenmiş ve iki çocuk evlat edinmişlerdi Yuna ve Taemin , Taemin kanserdi ve bütün tedavilere rağmen iyileşememişti , Yuta hyung'da hastalanmıştı ama Taemin'in aksine o hastalıktan ölmemişti iyice güçsüzleşip depresyona girmişti kızını ve kocasını üzmekten başka bir işe yaramadığını üstüne üstlük oğlunun yanında olamadığını düşünmeye başlamıştı o kadar ileri gidip kendini yormuştuki makine olmadan nefes bile alamıyordu 

Bütün bunların sonunda kendi düşüncelerinde boğulup Sicheng hyung ona yemek almaya gittiğinde makineyi bozmuş nefes almasını engellemişti . İki yıl sonra aynı gün Hendery aldığı nefrete dayanamayıp kendini çatıdan attı bizde şimdi burada her yıl yaptığımız gibi onları ziyarete gelmiştik "Xiaojun bugün Yuna seninle kalsa olur mu yapacak işlerim var" başımla onayladım "Olur tabiki hyung "

*Akşama doğru*

"Yuna şimdi ben kendimi şarkı söylerken kaydedeceğim ama senin sessiz kalman lazım tamam mı?" dedim kucağımda oturan küçük kıza "Peki izleyebilir miyim?" diye sordu Yuna parıltılı gözleriyle bana bakarak "Elbette bak orada bir koltuk var koş oraya otur" koşarak gösterdiğim koltuğa oturdu ve alkışlamaya başladı "Herkese merhaba bugünki söyleyeceğim şarkıyı bugün ölen ve benim için çok önemli olan bazı kişilere hediye etmek istiyorum umarım beğenirsiniz"

I was listening to the ocean (Denizi dinliyordum)

 I saw a face in the sand (Kumda bir surat gördüm)

But when I picked it up (ama elime aldığımda)

Then it vanished away from my hands (yok oldu)

I had a dream I was seven (7 yaşımda bir rüya görmüştüm)

Climbing my way in a tree (Yolumun üzerindeki ağaca tırmanıyordum)

I saw a piece of heaven (Cenneten bir parça gördüm)

Waiting, impatient, for me (Sabırsızca beni bekliyordu)

 And I was running far away (ve ben çok uzaklara kaçıyordum)

Would I run off the world someday? (Bir gün dünyadan kaçıp gidebilir miydim ?)

Nobody knows, nobody knows  (Kimse bilmiyor , Kimse bilmiyor)

And I was dancing in the rain (ve yağmurun altında dans ediyordum)

I  felt alive and I can't complain ( canlı hissettim şikayet edemem)

But now take me home (ama şimdi beni evime götür) 

Take me home where I belong (ait olduğum yere evime götür)

 I can't take it anymore (Daha fazla dayanamıyorum)

Pain/ Xiaodery ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin