Karanlıktan Korkan Adamın Hikayesi

21.1K 1.3K 396
                                    


4 yıl 9 ay önce

Rüzgar ağlıyordu.

Oğlunu uyutmak için yaklaşık bir saatini harcamış olan genç adam henüz yarım saat bile ders çalışamamıştı. Bir sonraki gün hem ceza hukuku hem de idare hukuku derslerinden vizeye girecekti. Tüm bir gecesini hiç bölünmeksizin çalışmaya ayırsa bile bu derslerin birinden anca ucu ucuna geçecek kadar şansı vardı. Tıpkı bugün olduğu gibi, Hanna son üç gündür eve geç geleceğini bildirmişti Onat'a. Hal böyle olunca, Rüzgar ile ilgilenmekten dolayı doğru düzgün oturup ders çalışmakta oldukça zorlanmıştı.

Hanna, Türkiye'ye taşındıkları günden bu yana özel bir klinikte çalışıyordu. Kliniğin sahibi olan psikiyatrist, aynı zamanda ara sıra üniversitelerde düzenlenen sempozyumlara yahut forumlara katılıyordu; Hanna'da adamın kimi zaman akşam geç saatlere kadar makale çalışmalarına yardımcı oluyordu. Vize ve final haftaları dışında Onat bunu asla sorun etmezdi. Eşinin Türkiye'de pek mutlu olmadığını göremeyecek kadar kör değildi. Onun bu şekilde kafa dağıtıyor olmasından memnundu da. Fakat şimdi önünde duran kitaba vakit ayırması gerekiyorken durmadan ağlamakta olan Rüzgar ile ilgilenmek zorundaydı.

Oğlunun hasta olabileceğinden şüphelenerek oturduğu masadan kalktı ve çalışma odasının bitişiğinden sesi gelen Rüzgar'ın odasına girdi. Yattığı yerden avazı çıkana kadar bağırmakta olan bebek, babasını gördüğünde soluklanarak başını ona çevirdi.

"Güzel oğlum," diye mırıldandı genç adam sevgi dolu gözlerle oğlunun beşiğine doğru adımlayarak. "Neden ağlayıp duruyorsun? Acıktın mı? Bir yerin mi ağrıyor yoksa?"

İki hafta önce bir yaşına basmış olan çocuk, tıpkı babasının gözlerinin aynısı olan çekik mavi gözlerini kocaman açarak ağlamayı tamamen kesti. Oğlunu beşiğinden kaldırarak kucağına aldı ve mutfağa yöneldi Onat. Rüzgar ek gıdaya geçiş yapmış olsa bile hala anne sütü içiyordu. Hanna'nın ne zaman geleceğini bilmediğinden ötürü oğluna mama yapmaya karar vermişti.

Masanın hemen yanında bulunan mama sandalyesine bebeğini yerleştirdikten sonra cezveye ısınması için biraz süt koydu. Bir yandan yarınki vizelere girip girmemeyi düşünüyordu, girse bile pek bir şey yapabileceğinden emin değildi. Eğer şimdi iki gün sonraki borçlar hukuku dersine çalışmaya başlarsa en azından onu kurtarabilirdi. Okunacak, ezberlenecek çok şey vardı. İnsanların neden üniversite okurken evliliğe bulaşmadıklarını şimdi iyi anlıyordu. Gayrıihtiyarı kendisinin başka bir şansı olmasa da, hiç kimse okul ile evliliği bir arada kolaylıkla yürütemezdi.

Onat evli olmaktan dolayı pişman değildi. Hanna'yı ilk gördüğünde daha önce kimseye karşı hissetmediği bazı duygular yüreğinde filizlenmiş, zamanla hislerine karşılık aldığında ise kendini yepyeni bir ilişkinin içinde bulmuştu. Her şey bu denli hızlı gelişmeseydi, nasıl olabileceğini düşündü. İlişkilerinin altıncı ayında çok fazla alkol aldıkları bir gece, korunmasız ilişkiye girmelerinin önüne geçebilseydi her şey nasıl ilerlerdi? Hanna'nın hamile olduğunu öğrendiğinde ne kadar korktuğunu hatırlayabiliyordu. Korkmuştu çünkü henüz on dokuz yaşındaydı ve bir bebeğin sorumluluğunu nasıl üstlenebileceğini bilmiyordu. Çocuğunun ikinci ismini taşıyan Hanna'nın babası Hans, durumu öğrendiğinde kızının Onat ile derhal ayrılmasını istemişti. Orada işler Türkiye'deki gibi yürümüyordu. Sinirli baba, Onat'ın yüzünü bile görmek istemiyordu çünkü kızı hala çok gençti. Oysa Onat'ta gençti. Ve ne kadar genç olursa olsun, hatasını telafi edecek yükümlülüğü alacak kadar da sorumluluk sahibi bir adamdı.

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin