01

101 17 10
                                    

"Anlarsın ya, artık sana karşı eski duygularım yok oldu. Onu seviyorum, seni değil."

Sevgilisinin doğum gününü kutlamaya geldiğini sanan Changmin, duyduğu şeyler karşısında şok olmuştu.

Zaten onları sarılırken bulduğunda anlamıştı ne olduğunu, şimdi Juyeon'a olan sevgisi gözlerinden akıyordu işte. Sevgilisi de belki acıyordu ona.

"Buraya haber vermeden geldiğim için özür dilerim Juyeon."

Böyle mi söylemeliydi? Yanlış mı konuşuyordu? Düşünemez hale bile gelebiliyormuş insan bir kaç saniyede, anladı.

Hiçbir şey söylemedi Juyeon, belki de utanmıştı ya da Changmin için üzüldü. Yeni partnerine baktı tekrar. Sonra Changmin'e.

"O da şu an ne olduğunu merak ediyor olmalı. Özür dilerim ama yanına gitmem gerek. Changmin, unut artık beni"

Ne yani bu kadar basit miydi beni unut demek. Peki o kadar güzel anıya ne olacaktı? Kafenin karşısındaki sokak mesela, orada Changmin'in en sevdiği çikolatalar satılır, Juyeon Changmin'i onları yerken izlemeyi çok severdi. Demek ki bu kadar çabuk vazgeçti ondan Juyeon. Tam masaların önünde kafenin ortasında durmuştu öyle Changmin, sadece Juyeon ve yeni partnerinin olduğu masaya bakıyordu. Onunla da mutlu olabilecek miydi? Ama hayır, Changmin sevgilisi başka biriyleyken mutlu olamayacaktı.               
Daha fazla orada kalamazdı, tabiki burdan çıkıp gittiğinde Juyeon'u hemen unutmayacaktı.

Ona dokunurken hayran kaldığı ellerini, onu öperken yanaklarına değen güzeller güzeli dudaklarını ve ona bakarken parlayan gözlerini nasıl hemen unuturdu ki?

Kapıdan çıkmadan önce "Seni seviyorum" dedi Changmin. Evet çok seviyordu sevgilisini, betimleyemez sevgisini, en sevdiği renk değil, en sevdiği kıyafeti değil, yağan yağmurun altında kulaklığını takıp, gözlerini kapatıp deli gibi koşmaktı onun için Juyeon. En sevdiği şarkıyı dinlemekti Juyeon. Juyeon onun için sevilme duygusuydu, sevmekti, sevilmekti.

Bakmalara doyamadığı sevgilisi şimdi başka biriyleydi. Changmin ağlamayacaktı. İçinden bir ses ona "Juyeon hala seni seviyor" diyordu. Kendini mi kandırıyor acaba? Hayır Changmin kalbini dinleyecek, eğer sevgilisi onu tekrar isterse ona dokunuşlarını verecekti. Dudaklarını, bakışlarını ve gülüşünü de.

"Juyeon sadece yanılıyor" diye içinden geçirdi. Zor tuttuğu gözyaşlarını akıttı birden. Changmin yağmuru çok severdi. Şimdi de gözlerinden yanaklarına doğru yağmur yağıyordu, bunu Juyeon yaptı. Sevgilisi, biriciği, her şeyi...

Yaratılan en güzel şeydi sevgilisi, onu kaybetme korkusu da en kötü histi.
Juyeon en güzel gülüşe sahipti.
Onu bir daha öpememekte en kötü histi Changmin için.

Sevdi, çok sevdi. Bu kadar sevmek bazen ona iyi gelmedi, ama aşkından kararmıştı gözleri, seviyordu işte elinden ne gelirdi.

Sevgilisi, evet sevgilisi de onu seviyordu. En azından buna inandı Changmin. Suçu kendinde aradı. "Ne hata yaptığım için terk etti beni?"
Gerçekten ne hata yaptı Changmin, belki de en büyük hatası onu bu kadar çok sevip ağlamaktı, yorulmaktı.

Changmin emindi, dünyanın en büyük aşkını o, Juyeon'a veriyordu. Dünyanın en güzel adamı da bu sevgiyi fazlasıyla hak ediyordu.

Papatyaları Çok Seven AdamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin