-ÇALILIKLAR-

516 32 18
                                    

"Sakın o çalılıklara gireyim deme! Hey, duymuyor musun beni?!"

Kai onu kulak ardı etti, genelde herkese karşı böyleydi. Kimseyi dinlemez, hayatını deli dolu yaşardı. Şımarık hareketleri vardı ve bu onun başına hep bir iş açıyordu.

Minik olan ne kadar bağırsa da Kai geniş düzlüklere yayılan, boyu bir metrelik yeşil çalılıklara dalmıştı bile. Kyungsoo arkasından ona yetişmek için var gücüyle koşuyordu. Nefesi kesilmişti, duraksadı. Elini dizlerine koydu. Soluklandıktan sonra yarı koşar adımlarla ormana doğru devam etti, sonunda Kai'ye yetişti.

"Sen çıldırdın mı Kai? Buralar çok tehlikeli, etrafına bir baksana ne kadar ürkütücü!"

Kai keskin bakışlar atarak telaşlı olana doğru adımını attı ve dudağına bir öpücük kondurdu. "Bu kadar kormana gerek yok, bak etrafta hiç kimseler yok." Etrafına bakındı. "Hadi gidelim."

Birlikte ormanın derinlerine doğru gitmeye başladılar. Orman hafif sisliydi, ağaçlar çok sık ve yaşlıydılar. Bazılarının kökleri bir buçuk metreyi buluyordu. Köklerin altı çoğu hayvana yuva olmuştu; yılan,böcek, fare.. Bu orman iyi bir yer değildi.

En sonunda Kai bi ağacın dibinde durup yere çöktü ve miniğini kucağına çekti. Büyük bir şevhetle üstündekini öpmeye başladı ama Kyungsoo pek rahat değildi. İçinde bu ormanla ilgili bir his vardı, kötü bir his.. En ufak bir çıtırtıda ya Kai'nin dudağını ısırıyor ya da korkudan gözlerini kapatıp göğsüne kafasını koyuyordu.

Yarım saat geçmişti. Kyungsoo Kai'nin koluna uzanmış, ona doğru dönmüştü. Arada öpüşüyorlardı. Kai öpüşürlerken bir çırpıda küçüğün üstüne çıktı ve öpüşme hızını arttırdı. Sert bir şekilde altındaki Kyungsoo'ya sürtünüyordu. Kyungsoo zevkten inliyor, Kai'ye kollarını sararak kendine çekiyordu. Zevkten dört köşe olan Kyungsoo bir ara gözlerini açtı ve çığlık atmaya başladı.

" Kai!! K-kafanda bir tarantula var!" Hızla Kai'nin altından kalkarak eline kuru bir çalı aldı ve böceğe vurmaya başladı.

"Soo ne yapıyorsun? Dur lütfen." Kai kafasındaki tüylü tarantulayı atarak "Sakin ol Kyungie, altı üstü bir böcek işte. Abartma lütfen, beni yiyecek hali yok ya." dedi gülerek.

Kyungsoo korkudan ne yaptığını bilmez halde elindeki çalıyla Kai'ye sarıldı. "Lütfen gidelim buradan, çok korkunç bir orman burası. Annem de merak etmiştir zaten."

"Tamam Kyung, amma korktun sende biraz daha dursak nolur sanki ?"

Kyungsoo yarım saat daha duracağını söyledi. Anlamıyordu, bu ormanda ne vardı sanki? Ağaçlar, hayvanlar, çalılar ve bir de sis. Gergin bir ortam için her şey vardı.

Biraz bekledikten sonra Kai'nin niyetini anlamıştı; yarım kaldığı işi bitirmek.. Neden hep böyleydi? Kendi zevkleri için çalışıyordu hep, karşısındakini hiç düşünmüyordu...

Yan taraftaki ağacın etrafını iyice temizledikten sonra yere oturdular ve tekrar büyük bir şevhetle öpüşmeye başladılar. Kai, Kyungsoo'nun dilini emerken Kyungsoo da Kai'nin üyesini eline almış okşuyordu. Kalp dudaklı dayanamayarak "İçime gir artık, seni içimde istiyorum." dedi kısık bir sesle.

Kai'nin üstünde yerini aldı, eli hala sertleşmiş olan üyedeydi. Kai içine girmeden önce deliğini hazırlamak için bir parmağını Kyungsoo'nun içine soktu. Kyungsoo bu hareketiyle ağzından küçük bir inilti çıkarmıştı. Biraz gel git yaptıktan sonra ikinci parmağını devreye soktu, sonra da üçüncüyü. "H-Hadi artı-ahh seni istiyoru-ahh!" Kyungsoo içindeki parmakların verdiği zevkle kesik kesik konuşmuştu.

Kai parmaklarını içinden çıkardı ve küçüğün elindeki penisini deliğine konumlandırdı. Yavaşça içine girdi, Kyungsoo'nun tepkisine baktı ve küçük gelgitlerle devam etti. Kyungsoo zevkten dört köşe olmuştu. Kendi üyesini kavradı ve hızla çekmeye başladı. Kai geleceğini anladığında hızını arttırdı ve içine boşaldı. Kyungsoo da ondan hemen sonra Kai'nin tişörtüne boşalmıştı.

Yorgun bir biçimde ikisi de koca yosunlu ağacın dibinde yanyana uzanıyordu. Gözleri kapalıydı. Kai Kyungsoo'nun elini tutmuştu. Evet,  orman ve çevresini göze alırsak pek bi romantik havası olmasa da orada ki havada en fazla romantizm buydu.

Kai bir ara gözlerini açtı, solunda kızıl saçları vücudunu kaplayan siyah yırtık bir çarşaftan göbeğine kadar düşen bir adam gördü. Kadın da olabilirdi. Sisler yoğunlaşmıştı. Kızıl saçlı elindeki asayla ileriyi gösterdi. Kai ürkmüştü. Biraz gözünü iyice ovaladıktan sonra yanındakini dürttü sarsarak. Kai'ye "Ne oldu ya?" diye çıkıştı.

"Sola bak Soo, oradakini görüyor musun?"

"Kimi? Neyden bahsediyorsun? Beni korkutmaya mı çalışıyorsun ha?" dedi sinirlice.

Kai içinden bunun bir sanrı olduğunu düşündü ve "Hiçbir şey, sadece seni korkutmak istedim." dedi ve piç gülüşünü attı istemsiz bir şekilde. Ayağa kalktı, pantolonunu ilikliyordu. Yerde oturan elini uzattı ve "Kaldır beni de hadi." dedi. Kai eliyle Kyungsoo'yu hızlı bir şekilde çekip ayağı kaldırdı ve belinden tutup öptü. Eliyle Kyungsoo'nun çıplak kıçını sıkıyordu ki o an gözünün önünden bir karartı geçti. Kai öpüşmeyi kesip ileriye baktı. Yanındaki beden onu dürtükleyip "Hey, artık gitmeliyiz yarım saat dedim bir saat oldu. Annem beni öldürecek."

Kai "Amma mızlandın sende, bak ne güzel eğlendik işte." dedi.

"Eğlendik mi? Pardon ama benim eğlendiğim tek kısım seviştiğimiz andı, bu tüyler ürperten yerde nasıl eğlendiğini hala anlamış değilim." diyerek onu tersledi.

Tümsekli orman yolunda ilerlerken küçük beden düşmemek için Kai'nin elini tutmuştu. Bir an da Kai'nin ayağı bir ağacın köküne sıkıştı ve küçük bir iniltiyle Kyungsoo'nun elini sıktı. Bağırmamak için dudaklarını ısıran Kai bacağını çekiyordu ama iki tane dal sanki Kai'yi bırakmak istemiyor gibiydi. Kai ürkmemişti bile. Kyungsoo ise korkudan ne yapacağını bilmiyor, yanındaki deli dolu olanın kolundan sıkıca tutmuş çekiyordu. Kai ani bir hareketle ağacın kökleriden kurtulmuştu.  

"Bebeğim iyi misin? Ayağın nasıl? Bakayım bi. Of, lanet olsun kanıyor" dedi endişeli ses tonuyla.

"Telaşlanma Kyungsoo, bir şeyim yok. Sadece burkuldu ve çizildi o kadar."  Yanındakine tutunarak yola koyuldular. Hava hafif kararmıştı. 

Çalılıkları geçtikten sonra Kyungsoo "Sonunda çıktık lanet ormandan" diyerek iç geçirdi.

Eve gitmişlerdi en sonunda. Kyungsoo kapıyı açar açmaz annesi "Nerdesin sen ha? Saate bak Okuldan çıktıktan sonra nerelere gidiyorsun sen? Dua et ki baban geç geliyor yoksa bu saatte eve gediğini görürse alacağın cezayı düşünemüyorum bile."  

"Neden ben anne? Diğer çocuklar istediği saatte eve geliyorlar, geceleri eğleniyorlar. Neden ben?"

"Çünkü baban senin okuyup daha iyi bir yere gelmen için gece geç saatlere kadar çalışıyor Kyumgsoo, tartışma bitmiştir. Yemeğini yedikten sonra ders çalışılacak ve uyunulacak."  dedi ve konuyu kapattı. Kyungsoo ise başı önünde bir şekilde mutfağa gitti.

The Hallow [KaiSoo]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin