BİR KÜÇÜK SAÇ SÜRÜKLEME

443 26 84
                                    

Evet evet, yanlış görmüyorsunuz. Bölüm attım🥳🥳Bugün ilaydayldz_14  söz verdim haftaya atarım diye ama haftasonu aşırı yoğun bir şekilde sunum ödevlerine çalışacağımdan dolayı bugünden bölümü hazırladım ve atıyorum. Bu arada tam 1 yıl olmamış. 1 yıldan daha az bir sürede bölüm attım😌😎😂
EYLEM;
Güne güzel bir şekilde başlamak isterseniz kesinlikle odanızın kapısını kilitleyiniz ki Bahar yaratığı sizi sabahın 08.00'inde uyandırmaya gelmesin.
E: Ne var ya ne?!
diye bağırdım başımı yastıktan kaldırarak.
B: E ama artık gece oldu, kalkın!
dedi Nazlı'nın ayağından tutup, yatağından sürükleyerek.
E: Ne sabahı ya ne sabahı?! Kızım gece ile gündüzü mü karıştırıyosun sen?! Güneş bile ben daha doğmadım diyo senin yaptığına bak!
diye çemkirdim. İşe yarıyacağını düşünmüştüm ama pekte düşündüğüm gibi olmadı.
N: Güneşi falan geçtim ben, Şefimiz tarafından bugün bize tatil ilan edilmedi mi? Yani bırakta istediğim kadar vakit geçiriyim canım yatağımda.
dedi yarı uykulu bir şekilde. Ayağını da Bahar'ın elinden kurtarmaya çalışıyordu. Resmen gündüz olmasını sağlayan güneşe geç demişti. İşte uykulu Nazlı'dan uzak durmamızın sebebi. Bizi bile boşverebilirdi.
B: Evet, bu yüzden erken kalkıp bugünü değerlendirmeliyiz.
dedi hala bizi yataklarımızdan ayırmaya çalışarak.
E: Tamam, değerlendiririz İskelet ama sabahın 08.00'inde niye değerlendirmek zorundayız ki?!
diye sorguladım.
B: Siz kalkıcaksınız, kahvaltı yapıcaz, giyinicez derken akşam olucak çünkü. Hiçbir şey yapamadan geri dönücez buraya.
diye açıkladı. Artık pes etmiş gibi, bizi yataklarımızdan çekiştirmeyi bırakmış pencerenin kenarında ayakta dikiliyordu.
N: Peki şuna ne dersin, hepimiz pijama yorgan cips üçlüsü içerisinde film izlesek?
diye bir fikir sürdü öne. Aynı zamanda yorganına daha bi sıkı sarılmıştı.
B: Olmaz! Bugün, Karabayır'ın dört bir yanını gezicez.
dedi kararlı bir şekilde. Bahar kafasına bir şey koydu mu kimse onu bu kararından vazgeçiremezdi. Fazlasıyla inatçı karakteri, minnoş kalbine hiç mi hiç uymuyordu.
E: Sanki bizden bi tane daha olcaktı.
dedim Bahar'ın dikkatinin dağılmasını umarak.
N: Heee, evet ya. O maviş nerde ya?! Biz burda sabah işkencesi çekerken o sıcacık yatağında mı yatıyor?!
diye çemkirdi. Tam da o anda, hepimizi gülmekten öldürücek ses yükseldi.
S: Sussanıza kızım!
nidasının ardından tüm tabura Bahar'ın sabah işkencesini tattırmış olduk. Sadece bunu Su'yun ağzından yapmıştık o kadar.
Su kapının ağzında, uyku bandı dağınık saçlarının tepesinde duruyordu.
S: Bütün geceyi ben Bahar'la geçiriyorum. Bunun nasıl bir işkence olduğunu bilmiyorsunuz tabi siz!
dedi bütün ciddi ses tonuyla.
B: Ben o kadar kötü müyüm gerçekten?
dedi her birimizi süzüp.
E: Yaaannii.
dedim kelimeyi daha yayvan bir şekilde söyleyerek. Bahar'ın, Su ve Nazlı'ya bakmasıyla gülmeye başladım.
N-S: Bilmiyorum.
diyip işin içinden kısa yoldan sıyrıldılar.
B: Aşk olsun Eylem!
dedi Nazlı'nın yastığını bana fırlatarak. Gülerek karşılık verdim ve finali mükemmelleştirerek yatağımdan kalktım. Bahar'ın da alkışlamasıyla, oda sadece kahkaha sesleriyle dolmuştu.
B: Siz uyandığınıza göre, üzerime daha düzgün şeyler geçirip içeri geçelim. Sayemizde tüm tabur uyandı.
dedi Su'yun yanına giderek.
N: Sen başlattın.
dedi yastıklardan birini Bahar'a fırlatarak.
S: İçeri geçmek zorunda mıyız? Yani direk içeri geçmeden ortadan kaybolsak mı?
dedi.
E: Bencede. Direk kaçalım buralardan.
dedim gülerek.
B: Siz ikiniz daha fazla saçmalamayın.
dedi annesi nidasıyla. Bahar'da gerçekten bir anne edası vardı. Herkese her koşulda annecilik yapardı.
S: İçeri geçtiğimiz an, bugünüme yeni güneşler doğacak.
dedi göz devirerek. Bahar, Su'yu ittire ittire odadan çıkartıyordu. Ben ve Nazlı da dolaplarımızın önünde giyiceklerimize bakıyorduk. Birbirimize kısa bir bakış attıktan sonra, giyinmeye başladık.
Odadan çıktığımız gibi Su ve Bahar'a denk geldik. Hepimiz birbirimizi süzdükten sonra, dinlenme odasına doğru yürüdük.
S: Oksijen tüpü falan mı alsaydım, malum içerdeki insan sayısının fazlalığından oksijenimi karşılayamayacağım.
dedi. Diğerleriyle karşılaşmamak için elinden gelen tüm yolları deneyebilirdi.
E: Bence de direk Oksijenin bol olduğu yere çıkmalıyız. Sabah sabah-
diye konuşurken Bahar'ın araya girmesiyle cümlem yarıda kesilmişti.
B: Siz ikiniz ortalığı karıştırmaktan ve kavga etmekten başka davranarak daha nazik olabilir misiniz?
diye sordu.
E: Biz size karşı çok naziğiz bence.
denemle Bahar gözlerini devirdi.
İçeri girmemizle tüm gözler bize dönmüş oldu.
B: Günaydın.
dedi içerde bulunanlara. Aynı şekilde karşılık verdiler. Nazlı, pencerenin önünde durup gelen geçenlere bakıyordu. Su, benim yanımda oturuyordu ve birlikte etraftakilere karşı somurtuyorduk. Bahar da kitap rafını inceliyordu.
E: Bahar bile sıkıntıdan kitaplara bakar olmuş.
dedim Su'ya doğru kısık bir ses tonuyla. Su tam konuşucakken Nazlı'nın;
N: Aaaaaa!
diye bağırıp görünmemek için yere eğildi. Hepimiz Nazlı'ya bakıyorduk.
B: Ne oldu?
diye sordu pencereden dışarı bakıp.
N: Savcı Hanımın ziyarete gelesi tutmuş.
demesiyle Su aniden ayağa kalktı. Pencere kenarına Nazlı ve Bahar'ın yanına gitti. Kafasını pencereden çıkartıp etrafı gözlemledi. Kimseyi görememiş olucak ki başını tekrar içeri soktu.
S: Nerde?
diye sormuşken kapı açıldı ve içeri Savcı hanım girdi. Yüzünde de o gıcık edici gülümsemesi vardı. Tilki hiç durur mu bu gıcık gülümsemeye karşı, alaycı bir gülümseme kondurdu yüzüne.
S: Aaa, Savcı Hanım! Hayırdır, adliyelerin yerini mi karıştırdınız?
demesiyle içime içime güldüm. Savcı Hanım'ın yüz ifadesi donuklaştı.
S.H: Hayır, aksine tam olmak istediğim yerdeyim Su Yılmaz!
dedi. Ses tonunda tehditkar bir ifade vardı ve ben bu ifadeden bir gram bile hoşlanmamıştım.
S: Sizi adliyeden bu kadar uzağa sürükleyen olay nedir acaba? Yani Allah korusun yolda saldırıya uğrayıp öldürülebilirsiniz malum uyuşturucu şebekesinde çalışıyorsunuz.
dedi ve durakladı.
S: Ah, pardon siz zaten onların tarafındaydınız!
demesiyle ortam buz kesmişti.
S.H: Benimle düzgün konuşmanızı öneririm Su Yılmaz.
dedi küçümseyici bakışlarla hepimizi süzdükten sonra.
N: Ya ne olur?!
diye atladı.
B: Savcı Hanım, burası bizim yerimiz ve burda sizin düdüğünüz çalmıyor. Neden sadece geldiğiniz yere geri dönmüyorsunuz?
dedi. Cümle bütünü gayet nazik ifadelerden oluşuyordu ama ses tonu aşırı sertti.
S.H: Burda olmam siz hiç birinizi ilgilendirmiyor.
demesinin ardından, saldırmanın tam zamanı diye düşündüm. Ellerimle, Savcı Hanım'ın saçlarını kavradım.
S.H: Ah!
diye çığlık attı. Herkesin şaşkın bakışlarını arkamda bırakarak Savcı Hanım'ı saçlarından tutup bahçe kapısına kadar sürükledim. Bahçe kapısına geldiğimizde, bir çöp poşetini çöpe atar gibi saçlarını bıraktım.
E: Anladığım kadarıyla askeri işlerle ilgilenen bir savcı değilsiniz. Burası da bir Askeri şube. Yalnızca Askeri işlerle ilgilenenlerin alındığı bir yer.
dedim bir daha gelmemesi gerektiğine vurgu yaparak. Sonra bahçe kapısında nöbette duran askerlere döndüm.
E: Her önüne gelen Savcı'yı içeri almayınız lütfen.
dedim ve bizimkilerin yanına geri yürüdüm. Savcı Hanım bir şey demek için ağzını açsa bile şaşkınlıktan bir şey diyemiyordu.
Dinlenme odasında erkekler şaşkın bakışlarla beni süzüyordu. Nazlı 'Klasik Kaktüs' diyip duruyordu. Bahar ise sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu. Su ise aşırı keyifliydi.
N: Saç dipleri yerine saçlarının ucundan tutsaydın, daha çok canını acıtabilirdin.
diye yorumda bulunmasının ardından erkeklerin şaşkınlığı daha çok artmıştı.
F: Daha demin olanları bi tek biz mi gördük acaba?
dedi. Sorusunu görmezdem geldim.
E: Dimi Hayalet, o son dakika aklıma geldi benim.
diye hayıflandım.
A: Az önce bir Savcı'yı saçından sürükledin.
dedi hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
B: Daha önce hiç sürüklenen birini görmediniz mi?
dedi.
Y: Sen bile arka çıkıyosun?
diye sordu. Bahar dışardan çok masum görünürdü ama bi bilselerdi göründüğü gibi olmadığını.
S: Mükemmeldi. Şu sahneyi bir de duruşma zamanında gösterebilir misin?
dedi alkışlayıp. Reverans verdim.
E: Bu olayı tüm dünyanın duymasını isterdim ama aramızda kalması herkes için en iyisi olur.
dedim özellikle erkeklere bakıp.
F: Savcıya saldırmaktan hakkında dava açılabilir. Farkındasın dimi?
diye sordu. Deli olmadığımızdan emin olmak ister gibiydiler.
E: Benim de onu öldürebilceğimden emin. Bu yüzden o davayı açmayacaktır.
dedim, tişörtüme sakladığım bıçağı, parmaklarımla oynatarak.
B: Saç yolmak sana göre eski bi yöntem, dikenlerini de gösterdin mi gösteri sonunda?
diye sordu ciddi bir şekilde. Aynı zamanda kolumdan çıkardığım bıçağı inceliyordu.
E: Ben onu unuttum ya.
dedim üzülmüş bir şekilde.
N: Daha çok karşılaşıcaz gibi bu Savcı Hanımla, üzülme o yüzden. Bir dahakine daha net gösterirsin.
B: Şeytan çarpsında bir daha görmeyelim o suratı.
demesinin ardından güldüm.
Fey: Abi bu kızlar normal olsa bizi bulmazlardı zaten.
dedi yanında bulunan Ateş'e doğru. Çok doğru bir hareket sergilememiştik ama onların da abarttığı gibi bir olayda olmamıştı yani.
S: İskelet, o şeytanın ta kendisi zaten. O kendi kendini çarpamaz da biz onu bi güzel çarparız.
dedi gülerek.
N: Kaktüs, o çarpma hakkını doldurdu. Bir dahaki çarpma sırası bende.
dedi elini kaldırarak.
E: Öyle bir hak mı var ya?! İstediğimiz kadar çarpamıyo muyuz?
dedim kızlara bakıp.
B: Tabi Kaktüs. Eğer böyle bir hak olmazsa senden bize sıra gelmez. Bu arada Hayaletcim bi sonraki çarpma sırası bende.
dedi belindeki silahı göstererek.
Y: O kadar da değil.
diye girdi araya. Ama biz hiç konuşmamış gibi davranmaya devam ettik.
S: Savcı Hanım'ı ilk kim öldürücek yarışmasında bu hafta İskelet ve Hayalet kapışıyor. İkisi de öldürmeye çok meraklı. İskelet, hedefini asla ıskalamaz, tam on ikiden nakavt eder Savcı Hanım'ı. Diğer tarafta Hayalet, Savcı Hanım'a sağ gösterip sol vurur ve rakibi şaşırtır. Savcı Hanım yine nakavt. Karar size aittir.
der demez kapı açıldı ve içeriye Şef girdi.
Şef: Hangi karar Tilki?
diye sordu. İyi bari daha önceki kısımları duymamış. Daha öncesinden gelmediğine göre olaylardan da haberi yok görünüyordu.
B: Hiç Şefim. Bir sorun mu var?
diye sordu toparlanıp.
Şef: Benden çok sizin bi sorununuz var gibi.
dedi hepimizi süzüp. Kızlarla, aynı sırada ayakta duruyorduk. Erkekler, Şef ile göz göze gelmemeye çalışıyordu. Demek ki mesajımı gayet net bir şekilde almışlardı.
N: Şefim, oturduğumuz yerden ne gibi bir olaya karışabiliriz ki?
dedi yapmacık bir şekilde. Az önce olanları hatırladıkça gülesim gelmişti.
A: Tabi tabi.
demesiyle Şef'in sert bakışlarına maruz kalmamız bir olmuştu.
B: Şefim, biz arkadaşlarla oturup güzel güzel sohbet ettik. Sabahımızın ve tatilimizin keyfini çıkarıyorduk yalnızca.
dedi masumane bir şekilde. Normal biri olsaydı bu numarayı yemişti ama bizi uzun zamandır tanıyan Şef karşısında bu numara tutmamıştı. Bahar'ın masum ayaklarına yatması onu daha bi şüphelendirmişti.
Y: Evet evet Şefim. Sadece arkadaşlarla gülüp eğlendik.
Fey: Hem de ne eğlenmek Şefim.
demeleriyle Şef daha da kıllanmıştı bizden. Doğrudan onlara bakıp kaşlarımı çattım ve 'Siz bittiniz!' ifadesine büründüm.
Şefim: Yakında çıkar kokusu.
dedi özellikle Bahar'a bakıp.
S: Aaa, Şefim siz bizi hiç tanımamışsınız. Biz hiç kötü şeyler yapar mıyız?!
dedi ve durumu daha da batırdı. Bu savunma cümlesini, Su genelde bir şeyleri bok ettikten sonra kullanırdı.
Şefim: Sizi çok iyi tanıyorum Tilki, özellikle seni.
dedi imalı imalı.
S: Valla Şefim ister inanın ister inanmayın ama bu sefer imzam bile yok bu olayda.
dedi gülerek. Dirseğimle karnına hafiften vurdum.
Şef: Bi olay var yani ortada Tilki?
diye sormasıyla hepimiz hayır şeklinde kafamızı salladık.
B: Arkadaşlarla atışmaktan bahsediyor Şefim. Eylem daha çok atıştı.
dedi durumu kurtarmak için. Şef daha bi inanmış gibiydi. Askerlerle aramızın iyi olmadığını biliyordu ve dinlenme odasındaydık. Oturduğumuz yerden yapabilceğimiz en iyi olay birbirimize laf atmaktı.
N: Her neyse Şefim, siz niye gelmiştiniz buraya?
demesinin ardından Şefin dikkati bizden çekilmişti.
Şef: Buzgan ile konuşma fırsatı yakaladınız mı?
diye sordu.
N: Evet. Dün Ateş ve ben Buzgan'ın sorgusundaydık. Fazla bir şey çıkmadı. Raporu da Erdem Yarbay'a verdik.
S: Nasıl bir şey çıkmadı ya?! Adam bildiğin yalan makinesi olmuş.
A: Orasını biz de anlamadık. Konuşturduğumuz süre boyunca aynı noktaya geri dönüp durdu.
Şef: Kötü olmuş. Bugün izinlisiniz hepiniz ama yarın Hayalet ve Ateş yeniden Buzgan'ı sorguya çekersiniz.
demesinin ardından başlarıyla onayladılar.
N-A: Emredersiniz.
dedikten sonra Şef odayı terketti.
B: Saolun ya, çok yardımcı oldunuz(!)
dedi askerlere doğru.
Y: Ne demek, görevimizdir.
dedi gıcık gıcık gülüp.
S: Biz yanarsak, sizde bizimle birlikte yanarsınız.
dedi tehditkar bir şekilde. Su ile en ellerimizi kaldırıp Çak yaptık.
Fey: Biz mi?! Savcının saçından tutup sürükleyen Eylem değil miydi?!
demesiyle gözlerimi devirdim.
S: Bende sizin durdurmak yerine oturduğunuzu gördüm ama. Ki emin olun burdan Eylem'den daha çok suçlu görünmenizi sağlayabilirim.
dedi hafif bir şekilde sırıtarak.
F: Ağzımı bile açmadım ben.
demesiyle güldüm.
E: Ayrıca Tilki, senin nasıl olayda imzan yok ya?! Asıl en başta senin imzan var!
dedim aniden.
S: Kaktüs, ben sadece konuştum. Sana normalde yaptığım gibi git saçını yol işareti de vermedim ki.
dedi.
N: Hain!
S: Ben sadece kendimi kurtarırım.
dedi kendini savunurcasına.
B: Batıyorsak beraber batıyoruz Tilki.
S: Yoo siz batıyorsunuz ben de kayığa atladım gidiyorum.
demesinin ardından kahkaha attık.
N: Her zamanki gibi.
E: Hiç değişmeyecek.
B: Asla.
şeklinde yorumlarımızdan sonra yeniden bir kahkaha tufanı oluştu.
F: Ya dava açarsa? Koskoca Savcı hanım, bunun altında kalmaz bence.
E: O zaman size de bizimle birlikte bi dava açılır.
A: Bize niye açılsın dayıoğlu?
diye böğürdü kenardan.
E: Birincisi ben senin dayının oğlu değilim ikincisi de suça ortaklıktan bizimle birlikte yargılanırsınız.
diye cevap verdim.
Y: Keşke durdursaydık seni öyle şaşkın şaşkın bakmaktansa.
S: Arkadaşlar, benim hazırda bir davam var zaten. Bunu da size devrediyorum.
dedi gülerek.
N: Artık o davayı kazanabilceğini mi düşünüyorsun?
dedi gülerek.
S: Eylem saolsun, o işte yattı gözüküyo.
dedi aynı samimiyetle.
E: Eğer ben olaya girmese-
B: -Kesin ölüyor olcaktık.
diye tamamladı beni.
N: Neyse, asker arkadaşlarımız, bugünün planları arasında sizinle oturup uzunca sohbet etmek yoktu.
dedi çantasını koyduğu sandalyeden alırken.
A: Yaa, 1 saattir ne yapıyoruz acaba?
S: Maydonoz oluyosunuz.
diye yapıştırınca cevabı kahkaha attım. Feyzullah'da ordan göz devirdi.
Y: Nereye?
diye sordu. Yavuz diğerlerine göre daha akıllıydı anlaşılan ama çokta bi akıllılık yoktu.
B: Öyle, Karabayır turu yapıcaz.
diye cevap verdi.
F: Aman dikkat edin. Yolda birine falan kafa atarsınız(!)
diyip kendi aralarında gülüştüler.
N: Kafa mı(?)
dedi aynı alaycılıkla.
S: O kadar basit intikam planları yapmıyoruz ama biz.
diyip göz kırptı. Kızlarla, dinlenme odasını terk ederken;
Y: Bir şey olursa arayın.
diye seslendi arkamızdan.
S: Tabi, beyaz atlarınızla kurtarmaya gelirsiniz(!)
diye bağırdı. Biz Su'yun dediğine gülerken onların nasıl bir yüz ifadesine büründüğünün de dedikodusunu yapmayı ihmal etmemiştik yol boyu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PLAN ZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin