1,2,3ü yayınladan 4ü de yazıyorum. Bu nekadar saçma bir girişti yaa. Neyse. Sizi seviyorumm💜
Ne yapıp edip izin almam gerekirdi. Onun izin alma şansı benim izin alma şansımdan daha zordu. Bulaşıkla uğraşan annemin yanına giderek 2 gün önceden yağ çekecektim.
Jooheon: anne acaba cuma günü kütüphaneye gidebilirmiyim?
Annesi: niçin tatlım. Cumartesi dışarı çıkıyorsun zaten. Cumada nerden çıktı.
Jooheon: gitmem lazım anne. Birkaç kitap almam lazım. Lütfen.Annesi: cumartesi zaten tüm gün dışarı çıkabiliyorsun. Neden cuma okul çıkışı yorulasın ki tatlım.
Galiba bu fedakarlığı yapması şarttı.Jooheon:cumrtesi çıkmasam evden de cuma okul çıkışı gitsem olmazmı.
Annesi düşündü. Oğlunun dışarda zaman geçirme taraftarı değildi. Bu onun işine gelirdi. Okuldan 3 te çıkıyordu ve hava kararana kadar gelirdi eve.Annesi: peki tatlım zamanın kısıtlı ama. İstediğin kitapları seç ve cok oyalanmadan gel eve.
Jooheon zafer gülümsemesiyle odasına çıkmıştı. Çarşambadan izin almıştı. Jooheon evdeyken Changkyun ise okul çıkışından veri yani 3ten beri kafedeydi.
Pardon bakarmısınız bir tane sıcak çikolata alabilirmiyim?
Kyun: tabi efendim hemen.
Yerinde durmasına izin yoktu. Yarında çalışacaktı ve cuma okul çıkışı hyungu ile buluşacaktı. Mutluydu. 2. Defa oturup bu sefer daha derinden konuşabilirlerdi.
.
.
.
.
Changkyun la babası akşam küçük bir sürtüşme yaşamış ve yine babasının ağır eli sırtına bir vuruş ve ince bileklerini sıkarak çekiştirmişti. Sabaha kalkınca bileklerinin morardığını görmüştü. Bugün jooheon hyungu ile buluşacaktı. Galiba günün en mutlu haberi oydu. Yataktan kalkarak içerden gelen horlama seslerine yine tiksinerek bakmıştı. Okul kıyafetini giyerek okula gitmek için çıkmıştı evden. Sadece 3 e kadar okulun hızlı geçmesini diliyordu.Jooheon:
Anne dediğim gibi bugün kütüphaneye gideceğim. Ayakkabılarını giyerken seslenmişti annesine. Changkyun'la konuştuğuna göre ikisininde okuluna yakın olan bir coffee shop'a gideceklerdi.
Mutluydu 1 haftadan az bir süre sonra onunla buluşacağı için. Oda okulun hızlıca geçip gitmesini istiyordu.Hyungwon annemgil seni ararsa kütüphaneye gittiğimi söyler misin?
Hyungwon: nereye gideceksin ki??
Jooheon: bir arkadaşımla buluşacağım. Lütfennnnn
Hyungwon: Vayyyyy yerimi kimler alıyor beee. Kim o. Kız işi mi he;)
Jooheon: dostum ne kızı saçmalama sana anlatmadığım birtakım şeyler var. Ama anlatıcam.
Hyungwon: neeee nasıl anlatmazsın yaaa.
Jooheon: ya dur hemen celallenme. Bak şimdi yılbaşında yine bizimkiler beni bıraktı gittiler...
.
.
.
.
Hyungwon: cesaretine hayranım dostumm. Iyiki geç olmadan haber verdin. Yoksa cidden işleri batırırdım. Yani benim Changkyun adında mor saçlı bir arkadşım var haa. Güzell. Birgün ciddi anlamda tanıştırda bizi arkadaşım olsunn.Jooheon: bakarız. Daha ben bile tam tanımıyorum.
Geçiştirmek için söylenmişti bu bakarız kelimesi. Yoksa mor Kyun'unu onunla tanıştırma gibi bir planı yoktu.
Okulunda sonn zili çaldığında her iki tarafta hızlı bir şekilde çantalarını toplayarak acele ediyorlardı. Ikiside birbirini bekletmemek için hızla çıkmışlardı okuldan.
Neyin telaşıydı bu? Neden 5 dk gec kalsalar ne olurdu. Birisi 5 dk beklese ne olurdu? Dünyanın sonu değil ya.
Jooheon kafenin içine girdiğinde, masada kazağının koluyla oynayan Changkyun'u görmüştü. Bekletmiş olabilirmiydi. Kötü bir izlenim bırakmış olabilir miydi gözünde.
Bu sefer mor olan tek şeyi saçlarıydı. Üzerinde okul forması vardı. Siyah bir kazak gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Purple Rain/Jookyun
Fanficİlk defa yağmurlu günde karşılaşmışlardı. Mor renginin en güzel hemde en güzel tonuydu. Gökkuşağının mor rengi onda saklıydı. Yağmurunda mor yağmasını diledi onun için. Kısa bir jookyun kurgusudur. Umarım seversiniz. /TAMAMLANDI/