0.1

3.5K 117 229
                                    

1940-1960 yılları arası

Sovyet, hızlı hızlı konuşan minik kadının karşısında kahvesini yudumluyordu. Bu aceleci konuşması onu çok şirin yapıyordu.
Bukle kısa saçları ile giydiği etek ve gömlek onu tam bir iş kadını gibi gösteriyordu. "Güçlü iş kadını" Diye geçirdi Sovyet içinden. Bu onda istemsizce bir gülümseme oluşturmuştu.

Bu büyük adam ile küçük kadının iyi bir dostluğu vardı. Her ne kadar da babaları birbirine ezeli düşman olsa da.

Nedeni ise, Sovyet ona Kurtuluş Savaşı'nda yardım etmişti. Sovyet, onu her zaman güçlü bir kadın olarak tanımlıyordu. Çünkü babası öldüğünde sadece 15 yaşında bir genç kızdı ve daha ne yapacağını bilmiyor gibi görünüyordu, yani herkes öyle düşünüyordu. Ama o ve halkı, inanılmaz bir vatan sevgisi ile onları yendi.

Lakin, herkes şunu biliyordu ki; kardeşleri olarak gördüğü kişilerden yediği darbe onu çok üzmüştü. Sovyet gülümsemeye devam ederken karşısında ki bayan onu merak etmişti ve;

"Sovyet bey?" Sovyet kadının mavi gözlerine baktı.
"İyi misiniz?"
Dedi kadın gülümsemeye çalışarak.
"Ah evet, evet devam et lütfen."

Minik kadın, başını sallayarak konuşmasına geri döndü. Minik kadın dediğine bakmayın, aralarında sadece 1 yaş var idi. Ama bu kadın zamanın devletlerine göre oldukça küçük kalıyordu. Ayrıca kendini yeni yeni topladığı için biraz fazla heyecan gösteriyordu.

Minik kadın; "Ve sorun çözülür, bu konuyu da böyle kapatabiliriz."
Sovyet tekrar gözlerini onun gözleri ile buluşturdu. Kırmızı tenli bu güzel kadının gözlerinin altının morarmış olduğunu fark etti.

"Uyumadın mı sen?"
"Yoo uyudum, kim dedi?"
Gülümseyerek;
"Gözlerinin altı fazlasıyla morarmış."
"Ah öyle mi, farketmemişim!"
Dedi gözlerini ovuşturarak.
"Tamam o zaman, evine git dinlenebilirsin."

Kadının aklında bir şey gelmiş olacak ki ufak bir gülümseme ile;
"Kardeşlerimi... Görebilir miyim...?"
Sovyet tuttuğu nefesini bıraktı.
"Onlarla daha 2 gün önce görüştün."
"Biliyorum, biliyorum sadece haftada bir kez görüşebilirim... Ama onları çok özledim... Lütfen..."

Türkiye'nin ayakta kalmaya çalıştığı nedenlerden biri de buydu. Onları kendinden çok önemsiyordu. Her ne kadar da Sovyet kendisinin yanında onların güvende olduğunu söylese de, endişeleniyordu işte. Sovyet sakin bir sesle "Peki... Peki..."

Türkiye gözlerini sonuna kadar açıp hemen Sovyet'e sarıldı. Kafası Sovyet'in göğsünün hemen altına geliyordu. Sovyet gülümseyerek ve biraz da utanarak sarılmasına karşılık vermişti. "Teşekkür ederim!" Dedi minnettar gözlerle.
"Rica ederim ama bir şartım var."
"Nedir o?"
"Seni ben götüreceğim ve bu defa diğer zamanlara göre biraz daha az göreceksin onları."
"Peki. O zaman bekleyin biraz lütfen, ceketimi alıp geliyorum"
"Tamam."

Türkiye odadan çıktı, ne kadar hızlı yürümeye çalışsa da kısa boyundan dolayı yapamıyordu. Kendi odasına doğru ilerledi, elinde ki anahtarı tam kapı deliğine sokacaktı ki birden kapı açıldı.

Bu onu afallatmıştı. Biraz geriye doğru giderken kafasını kaldırdı.
"Odan güzelmiş."
Dedi adam ve kafasını aşağıya indirdi, ona tıpkı okyanus rengi gibi olan gözlerini doğrulttu. Adam uzun boylu ve yapılı idi.
"Pardon?"

Adam onun bu dediğini umursamayıp;
"Yenisin galiba ha?" Elini uzattı.
"Ben Amerika Birleşik Devletleri."
Türkiye şaşırmıştı. En son onun adını Sovyet ona söverken duymuştu. Ama bu kadar büyük ve uzun olacağını düşünmemişti. O da onun elini tutup;
"Ben Türkiye Cumhuriyeti."

Amerika fısıldar gibi 'biliyorum' dedi.
"Efendim?"
"Boşver."
"Pekâlâââ... İzninizle, neden odamın yedek anahtarının sizde olduğunu sorabilir miyim?"
"Hmm sadece odana bakmak istedim."
"Ama bu-"

Arkadan Sovyet'in sinirle bağırması duyuldu "TÜRKİYE!"
Türkiye bunu duyduğu anda irkildi ve hemen arkasına baktı, korkmuştu.
"N-ne oldu?"
"Yarım saattir seni bekliyorum gelmeyecek misin artık!?" Dedi ABD'ye iğneleyici bakışlar atarken. Amerika'nın yüzünde ise sadece bir sırıtma vardı.
"Tamam, tamam geliyorum!"
Hemen Amerika'yı atlatıp odasına geçti. 

Ceketini aldı, kapısını tekrardan kilitleyip hemen Sovyet'in yanına gitti. "Neden o adamla konuşuyorsun?"
"Neden bu kadar sinirlendiniz ki?"
"Soruma soru ile cevap verme."
"Tamam, odamın yedek anahtarını bulmuştu. Odama girmiş-"
Sovyet, ateş püsküren gözleri ile adama baktı.
"Ama hiç birşeyimi almamış!"
Sovyet onu dinlemeyip adamın yanına gitti. Kulağına biraz yaklaşıp "Ona dokunma."
Amerika sırıtarak; "Bunu sana sormayacağım."
"Evet bana soracaksın."
"O bağımsız bir ülke, kardeşleri gibi değil Sovyet. Buna sen karar veremezsin."

Sovyet yumruklarını sıkıp sinirle gülümsedi.
"Pekâlâ, ama bunu unutma kapitalist domuz... Onu sömüremezsin."
Amerika'nın sırıtması genişleyerek gülümsemeye dönüştü.
"Göreceğiz."
Ve hızlıca gitti.

Sovyet biliyordu ki, Amerika bir şey yapacaktı. Ama tam olarak ne yapacağını kestiremiyordu. Arkasına döndü ve ona anlamayan gözlerle bakan minik kadına gülümsemeye çalıştı. Türkiye söze girdi;
"Onun hakkında bana bir şey anlatacak mısınız?"
"Belki sonra. Hadi gidelim"
"Peki"

~~~

Sovyet'in evine gelmişlerdi. Türkiye, kardeşlerini göreceği için çok mutlu ve heyecanlı idi.

Sovyet paltosundan tek bir demire çembere bağlı olan anahtarları çıkardı, evin anahtarını kapıya soktu ve kapı açıldı. Türkiye ondan önce içeri girdi.
"Çocuklar!" 
Türk ülkeler ona baktı. Çocuklar gülerek "A-abla!" Deyip koşarak Türkiye'nin bacağına sarıldılar. Türkiye gülümseyip, biraz aşağıya indi ve sarılmalarına karşılık verdi.

Sovyet ondan sonra içeri girdi. Rusya, Belarus ve Ukrayna uyuyordu. Gürcistan ve Ermenistan onları umursamayıp oyuncaklar ile oynuyorlardı.
Estonya, Litvanya ve Letonya resim çiziyordu. Tacikistan ise onlara sessizce bakıyordu. Türkiye'yi tam tanımıyordu. Yani onu kendisinin ablası veya herhangi bir şey olarak görmüyordu. Türkiye ona bakarak; "Салом!" (Selam!)

Tacikistan ve Sovyet şaşırarak ona baktı. Türkiye ayağa kalkıp Tacikistan'a sarıldı. Tacikistan ilk başta şaşırsada sarılmasına karşılık verdi. Bu Türkiye'yi gülümsetmişti ve Tacikistan'ı kucaklayıp onunla Tacikçe konuşmaya başladı.

Sovyet içinden Türkiye'nin ne kadar iyi bir anne olabileceğini geçiriyordu. Ardından kenardaki sarkaçlı saate baktı. "Sadece 10 dakika." Dedi Türkiye'ye bakarak. Türkiye biraz üzülsede bunu belli etmeden çocuklara döndü ve Tacikistan ile yanlarına gitti. 

"Bir sorununuz var mı?"
Kırgızistan; "Var!"
"Nedir o?"
"Özbek saçımı çekip duruyor!"
Dedi dudağını büzerek. Türkiye güldü.
"Hmm Özbek bi daha öyle yaparsan döverim seni!" Dedi şakayla karışık.
"Ama o da kafama vurup duruyordu!"

Türkiye göz ucuyla Sovyet'e baktı. Sovyet onlara çok tatlı bir şekilde bakıyordu. Türkiye gülümsedi ve tekrardan çocuklara döndü "Herneyse, birbirinize vurmayın, tamam mı?" İkisi de "Tamam abla" dedi.

Ardından hepsinin kafasını öpüp ayağa kalktı.
"Gidebiliriz."
Sovyet bir ona birde çocuklara bakarak; "Tamam o zaman."

Beraber dışarı çıktıktan sonra Sovyet tekrardan kapıyı kilitledi.
"Seni ben bırakacağım."

[Bölüm sonu]

Yeni kitabımın ilk bölümü úwù Bu bölüm sakindi. Çünkü ilk bölüm xd Tamam boş yaptım. Şey soracaktım; bu shipe bir kısaltma bulmamız lazım. Eğer bir fikriniz varsa yazabilir misiniz?

Neyse, umarım beğenirsiniz!
Korona olmamaya çalışın! Korona iseniz geçmiş olsun. İnşallah en yakın zamanda iyileşirsiniz
Hoşçakalın! ʕっ•ᴥ•ʔっ

-988 kelime-

~°Sonsuza dek°~ (Sovyet x Türkiye) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin