3. Bölüm: "Bu Bir Şov."

257 15 1
                                    

Yıllar sonra yeni bölüm yazdım, umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!

3. Bölüm

İki saat sonra Baron'un yanına gittiğimde bu sefer elinde içki yoktu. Duş almış gibi, daha ayık görünüyordu. Maysilee'yle konuşurlarken yanlarına oturdum. Maysilee bana bir bakış atıp Baron'a sordu,"Neden bizi birlikte aldın, kızları ayrı, erkekleri ayrı alman gerekmez mi?"

Baron çok aptalca bir şey sormuş gibi baktı kıza, "Gözlerine baktığımda kimin savaşçı, kimin kurban olduğunu anlayacak kadar çok haraçla tanıştım. O ikisinin kazanma şans yok. Bunu onlar da biliyor. Onları sizinle birlikte alıp korkutmak, kötü hissettirmek istemedim. Bana kafa tuttunuz, onlar açısından çok güçlü görünüyorsunuz."

Demek sarhoşken bir Avox'a küfürler edebilen Baron Yule ayık olduğunda insanları duygularını önemseyen bir adamdı. Aman ne düşünceli!

"Aslında dediğin gibi kız-erkek ayrı olurdu normalde ama dört kişisiniz ve buna vaktimiz yok. Eğer birbirinize tahammül edemeyecekseniz..." kaşlarını kaldırdı, "Biriniz diğerini öldürsün. Mızmız çocuklarla uğraşamam." Arena'da karşıma çıkarsa anlının ortasına bir bıçak fırlatabilecek olmam dışında Maysilee'yle bir sorunum yoktu. O da omuz silkerek sorun olmayacağını belirtti. Baron boğazını temizlediğinde artık havaya girmem gerektiğini anladım, sırtımı dikleştirdim ve ağzından çıkacaklardan bir şeyler kapabilmek için dikkat kesildim. Ve Baron anlatmaya başladı, "Çeyrek Asır Oyunları, çok sevgili saygı değer başkanımız Bay Coriolanus Snow'un da dediği gibi iki katı fazla haraç demek. Bu da iki katı bela demek. Piyango size çıkmış olabilir ama kaderinizi belirleyecek olan sizsiniz."

Gözlerimize baktı, Maysilee'de de aynı ifadenin olduğunu biliyordum. Kararlı bakışlarımızdan tatmin olmuş olacak ki devam etti, "Silah kullanabilir misiniz?"

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sonunda Maysilee sıkıntılı bir sesle, "Ben... Bilmiyorum... Belki bıçak üstünde çalışabilirim..." dedi. 12, çocukların erken yaşta güçlenebileceği bir yer değildi. Diğer Mıntıkalar'da çocuklar işleri çok erkenden öğrenir, en azından bir beceriye sahip olurdu. Ama bizim mıntıkamızda madene inme yaşı Oyunlar tehlikesinin bittiği yaştı, bu yüzden 12'li cılız çocukların kazanma şansları olmazdı. Maysilee gibi bir esnaf kızının bir silah kullanamaması çok normaldi. Bana baktıkları için konuştum, "Şey... Ben belki balta kullanabilirim. Tezinin odunlarını kırıyordum. Ve bıçak da kullanabilirim belki, çok iyi değilim ama hindi vurmuşluğum var."

Baron'u şaşırtmayı başarmıştım. "Çayır'a mı çıkıyorsun?"

Cevap verecekken yine Maysilee atladı, "Evet, kız arkadaşıyla ot toplayıp avlanıyorlar." Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda açıkladı, "Savera."

Başımı evet, tabii anlamında salladım. Baron bize garip garip baktı ama sanırım onu heyecanlandırmıştım. "Güzel. Güzel. Tamam, sen yapabildiğin kadar bıçak kullanmayı ilerleteceksin, balta gizli silahın olacak," Maysilee'ye döndü, "Sen de eğitim alanında kendine en uygun silahı seçip geberene kadar çalışacaksın." Maysilee kafasını hızla salladı.

"Bir tavsiye mi vermem gerekiyor? Alın size tavsiye," Parmaklarını kırıp kendi kafasına iki kere vurdu. "Aklınızı kullanacaksınız. Bir strateji geliştireceksiniz. Ben yalnızca bir kaç ipucu verebilirim ama arenada siz ve aklınız yalnız olacaksınız. Sizi ancak akıllı olmak hayatta tutabilir."

Sonra bir süre daha Baron Arena'da ne yapmamız gerektiğini anlattı. Gong sesini duyduğumuzda direk ormana koşup bir su kaynağı bulmamızı defalarca tekrarladı. Onu anladığımızdan emin olunca, "Şimdi gelelim önümüzdekine; Ceaser Flickerman," dedi arkasına yaslanıp yine rahat tavrına geçtikten sonra. "Capitol'dekiler Ceaser'a tapar. Kendinizi sevdirmenizin en büyük şansı bu. Ufaklıklara doğal davransa da olur, insanların zaten onları sever, ama siz iki somurtkan..." İç çekti ve tek yapmamız gerekenin Ceaser şaka yaptığında gülmek, yapabiliyorsak karşılık vermek olduğu söyledi. Maysilee onaylarcasına kafasını salladı. Onun için kolaydı tabii. Zaten çok güzel ve sevimli bir kızdı. Stilistler biraz allayıp pulladıklarında tam da o dış görünüş meraklısı yürüyen makyaj çantalarının ağızlarına göre olacaktı. Böyle rahat davrandığına göre rol yapmak onun için sorun değildi. Ama benim için sorundu, ben etrafa gülücükler falan saçamazdım! Swann'la telin diğer tarafında olmadığım zamanlar gülümsemiyordum bile. Etrafa gülerken kimse benim samimiyetime inanmazdı. Capitol'dekilerin bile bu kadar aptal olduğunu sanmıyordum. Sahip olduğum tek samimi ifade o soğuk maskeydi işte.

Haymitch Abernathy'nin HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin