2. Bölüm
"Haymitch Abernathy!"
Durdum. Etrafıma bakındım. Sanki Haymitch Abernathy adındaki çocuğun sahneye çıkmasını bekler gibi yüzleri taradım. Kimdi bu Haymitch? Küçük müydü, yoksa güçlü müydü? Ağlayacaktı kesin. Yok yok kesin bayılacaktı. Yüzlere bakıyorum. Onlar da bana bakıyor. Herkes bana bakıyor. Neden herkes bana bakıyor?
Annemin çığlığını duydum. Ona döndüğümde çığlık çığlığa ağlayıp dövünürken gördüm. Ve anladım. Bendim. Sahneye çıkması, bu Ölüm Bayramı'nın yıldızı olması gereken bendim. Şok tüm bedenimi sarmıştı. İsmime inanmak istemiyordum. Eve gitmek istiyordum. Kendime gelmeye çalıştım. Sahneye döndüm, Otillie Kincardine yüzünde bir gülümsemeyle sahneye çıkacak kişiye bakınıyordu. Birkaç adım attım, Grif bacağıma yapıştı. Grif'in bacağımdaki ellerini çözdüm, titetmemeye çalıştığım sesimle "Grif, annemin yanına git," dedim, gitmedi. Onu kucaklayıp annemin yanına götüren Swann'ın babasıyla göz göze geldim. Bakışlarımdaki teşekkürü bakışlarıyla kabul etti. Döndüm, sahneye yürümeye başladım. Babamın sesi kafamın arkasında yankılandı, "Haymitch, sen cesur bir çocuksun." Sırtımı dikleştirdim. Sonunda Otillie'nin yanına vardığımda kocaman sırıtarak beni de cılız çocuğun yanına koydu.
"Ah! 12. Mıntıka, Çeyrek Asır Oyunları Haraçlarını alkışlayalım!" İlk bir kaç saniye kimse alkışlamadı. Sonra Barış Muhafızları en arkadaki bir kaç kişiyi silahlarıyla dürttü. Alkışlamaya başladılar. Alkış dalgası yayıldı. Mıntıkam, komşularım, arkadaşlarım, yüzleri asık, başları önde, ölüme gitmemi alkışlıyorlardı. İçimden bir hayal kırıklığı, ardından öfke yükseldi. Ne bekliyordum ki? Alkışlamamalarını mı? Capitol'e karşı gelip, İsyan çıkarmalarını mı? Hah! Bu korkaklardan hiçbir şey olmayacağını unutmuştum.
Belediye Başkanı İhanet Antlaşması'nı okudu, bizi el sıkışmaya davet etti, küçük kızın elini sıkarken korku dolu gözleri ve titreyen elleri ürpermeme neden oldu. Tören bitti, Adalet Binası'na götürüldük. Her birimizi bir odaya aldılar. Ziyaretçilerimi beklerken kırmızı, kadife koltuğun köşesinden sarkan iple oynadım. Kapı açıldığında içeri annem ve Grif girdi. Kapıda bekleyen Barış Muhafızı'nın "3 dakikanız var." dediğini duydum. Grif koşup kucağıma atladı. Onu öpüp koltuğa oturttum. Önce annemle konuşmalıydım. Annem eliyle ağzını kapatmış, boğulur gibi sesler çıkararak, arada nefes alamayarak ağlıyordu. Ellerini tutup ağzından çektim. Avuçlarımı kafasının iki yanına koyup gözlerini bana sabitledim.
"Anne bana bak. Sakinleş. Süremiz az, ağlama. Dinle beni."
Ağlamasını durdurmaya çalıştı.
"Anne beni dinle. Ağlamayacaksın. Duydun mu beni? Grif'in yanında ağlamayacaksın. Söz ver. Anne söz ver ağlamayacaksın. Söz mü?"
Cılız bir sesle "Söz." dedi.
"Tamam, bak. Kazların yumurtalarını Hob'da satabilirsin. Sahiden iyi şeylerle takas ediyorlar. Kümesin dip tarafına odun istiflemiştim, kömür bitince onları kullanın, tamam mı? Swann size meyve getirir. Ot da getirir, sepet yapar satarsın. Zaten terzi paranı ödüyor. Sonunda ne olursa olsun Grif aç kalmayacak, tamam mı? Bak ne olursa olsun! Ağlama. Tamam mı?"
Kafasını salladı, "Tamam oğlum."
Grif'e döndüm. Tahmin ettiğim gibi annemden etkilenip o da ağlamıştı. "Gel bakalım sümüklü," Koca kafalı cılız kardeşimi kucağıma çektim, "Bak ağbiciğim ev sana emanet. Artık evin aslanı sensin."
Büyük gri gözlerini açarak konuştu, "Ben vazgeçtim. İstemiyorum aslan olmak, sen ol aslan." Sımsıkı sarıldım küçük bedenine. "Ağbi geri döneceksin, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haymitch Abernathy'nin Hayatı
FanfictionHaymitch Abernathy. 50'nci Açlık Oyunları'nın erkek haracı. Alaycı Kuş'un akıl hocası. İsyan'ın beyni. Kızgın. Sarhoş. Kahraman. Haymitch Abernathy. Hayatta kalan.