TaeTen sevmeyen de yani...
¬¬¬¬¬¬¬¬
"Ellerin onun yanaklarında gezerken, kalbimin binbir parçaya ayrıldığını farkedemiyor musun güzeller güzelim? Bu yalnızlığımın sebebi senin kalbimde kurduğun krallıktır. Bu kalp seni seviyor çiçeğim... Her daim senin olacak."
Dizlerinin üzerinde, parkede yapılmış zemine düştüğü zaman kulaklarına dolan alkış sesleri gülümsetti kendisini. Bir eda ile kaldırdığı elini yavaşça indirdiğinde kırmızı perdeler onu kapattı, ayağa kalktı. Hala salondan yükselen sesleri duyabiliyordu. En çokta arkadaşlarının bağırışları kulağındaydı.
"TaeYong!" sahne arkasına geçtiği zaman kollarına atlayan bedeni bir adım geriye sendeleyerek belinden kavradı. Burnuna dolan lavanta kokusu resmen aklını oynamasına sebep olmuştu her zamanki gibi. "Tanrım inanılmazdın! Ben sana dedim en iyi sen oynarsın diye!"
"Lütfen teessüf ederim." Zorla dudaklarına konan bir gülümseme ardından kollarından çekilen bedene baktı. Yanlarına gelen başka bir kıza elindeki kağıttan bir şeyler anlatırken onu izledi, yanaklarına ve dudaklarına baktı. En çok öpmek istediği yerlere... Sonra gözlerine baktı, akıntısına katıp gitmek istediği gözlere.
"Yoruldun mu?" arkasından omzuna gelen bir vuruş ile bakışlarını oraya çevirdi. "Çok değil." TaeYong başını iki yana sallarken Jaehyun arkadaşının yüzündeki ifadelerin anlamını bildiği için hafifçe gülümsedi. "Doyoung'u senin elinden kurtardığım için mutluyum. O öpüşme sahnesini seninle yapsaydı onu yüz gün boyunca öpmezdim."
"Öpemezsin zaten çünkü Doyoung'a hala itiraf etmedin sevgili değilsiniz Jae..." bıkkınlık içerisinde yanındaki bedene sataşınca ondan homurdanmalar almıştı. Sonraki sahnede öpüşme sahnesi vardı. JaeSun adındaki bir prens(?) ile TaeJun adındaki bir prensin(?) imkansız aşkını anlatıyordu bu tiyatro. Bizzat önündeki sevdiği tarafından yazılmıştı.
"Dragon!" Yanına koşturarak helen rol arkadaşına baktı. HyunSeok ellerini onun omuzlarına koyarak güzelce gülümsemişti. "Hazır mısın?"
"Elbette hazırım." Gülümsedi. O sırada yanına daha çok yaklaşan beden ile gözlerini ona çevirdi. "Birbirinize isim takacak kadar yakın mısınız?"
"ooo birisi kıskandı mı?" Jae, önündeki bedeni hafifçe ittirdiği zaman Tae tam yanında olan bu bedene yumruğunu geçirecekti. "En yakın arkadaşımı kıskanırken sana soracaktım zaten Jaehyun sen git Dodo'nun götünü falan kes."
"Ayıp Ten." Jae işaret parmağını dudaklarına götürdüğü zaman Ten sırıtmıştı. O sırada Taeyong'un hiç istemediği bir olay gerçekleşti. Elinde bir buket çiçek ile Johnny içeriye girdi üzerinde 'Sadece personel' yazan kapıdan.
Kalbinden gelen patlama sesini duyuyordu. Evet yine başlıyorduk. "Awww! Şu çirkin şeye bakın bana çiçek getirdi." Ten kollarını açarak gelen bedenin beline sıkıca sarıldı. TaeYong ise hızla arkasını döndü.
"Başlıyoruz!" Güzel zamanlama, teşekkürler direktör. Yoksa son sahnede dökmesi gereken yaşları şimdi akıtmaya başlayacaktı. HyunSeok'un elini kavradı. Derin bir nefes alırken düdük çaldı, perdeler açıldı. Rol gereği uzun süredir koşuyormuş gibi yapmaları gerekiyordu. TaeYong koşarak arkasındaki beden ile sahneye çıktı. "Burada duralım sevdiğim."
HyunSeok dizlerinin üzerine çöktüğü zaman Tae onun yanına çöktü. "Az daha dayanalım, bizi bulmasınlar gidelim. Dizlerine kuvvet ver sevdiğim bizi öldürecekler. Sensiz gitmeyeyim bu dünyadan, beraber mutlu yaşamamız için şansımız var. Kalk haydi."
HyunSeok ellerini Taeyong'un yanaklarına koyarken gözlerinden akan yaşları ile ona baktı." Olmaz TaeJun, öldük artık biz. Bu dünyada bir yerimiz kalmadı bizim, ellerimizi ayırmak isteyen çok insan var artık. Nereye gideriz ne yaparız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wʜʏ Nᴏᴛ Mᴇ § TᴀᴇTᴇɴ ✔︎
Fanfiction"𝖭𝖾𝖽𝖾𝗇 𝖻𝖾𝗇 𝖽𝖾𝗀𝗂𝗅? 𝖳𝖾𝗇... 𝖭𝖾𝖽𝖾𝗇?" •𝖳𝗁𝗋𝖾𝖾𝖲𝗁𝗈𝗍𝗌 ᴥ︎︎︎ 𝚂𝚝𝚊𝚛𝚝»14/01/2021 𝙵𝚒𝚗𝚒𝚜𝚑»14/01/2021