Giden kovalanır mı? Kovalamaktan sıkılan insan pes eder mi?
§§§§§§§§
Kar taneleri düştü ellerine usul usul. Soğuktan dolayı ağzından çıkan sıcak buhar ilk önce yüzüne vurdu sonra havaya karıştı. Boynuna sardığı atkısı boğazını sıkıp rahatsız etse de ellerinde olmayan eldivenleri yüzünden ceplerinden ellerini çıkarmak istemedi.
Sıska vücudu bedeninin üşümesin yol açıyordu, normal bir insanın çok üşümediği bu havada. Başında bulunan şapkası bile yeterli değildi kulakları için. "Neden buradayım..."
Ağzından çıkan kelimeler ardından ayaklarının arasına sıkıştırdığı bavuluna baktı. Gidiyordu, Jaehyun için gidiyordu. O gece hıçkırıklar içerisinde bir saat boyunca kendini parçalamış daha sonra uyuyakalmıştı. Gözlerindeki şişlik hala inmemişti sanki. Ve arkadaşı tam o anda karar vermişti şuan yapacağı şeye. İki gün sonra farklı bir ilçeye gitmek... Uzaklaşmak.
Bedenini güçsüz hissediyordu, dizleri titriyordu. Belki de yapmamalıydı... İyi değildi bunu dışarıdan gören herkes anlardı. TaeYong giderek daha kötü oluyordu. Aslında bedeninin çökmesi sıkıntı değildi iyileştirirdi onu. Peki ruhu? Onu nasıl iyileştirecekti?
Düşüncelerini bozan zil sesi ile telefonunu çıkardı sıcacık cebinden. Kimin aradığına baktı. 'Chittapırr~' dudaklarında yükselen gülüşe engel olamadı.
Ten, kendisi yapmıştı bu ismi. Eline telefonunu almayı seviyordu. Bazen TaeYong'un telefonu ile oyun oynar, bazen resim çekinirdi. Tae onların hiçbirini silmemişti gizli bir klasör haline getirmişti. Özenle saklıyordu onların her birini. Telefondaki oyunları da asla oynamasa da silmiyordu, Ten oynamayı seviyor diye silmezdi.
"Açmayacaksın onun telefonlarını." Baş parmağı yeşil tuşun üzerine giderken durdu. Kulaklarında bu sabahtan tembih edilen sözleri duyunca kırmızı tuşa dokundu. "Özür dilerim gözlerimi şenlendiren, ruhumu aydınlatan sevdiğim..." ondan uzak kalıyordu ilk defa.
İkilinin neredeyse her saniyesi beraberdi. Ten çat kapı Tae'nin apartman dairesine gelirdi. Orada takılırlar beraber vakit geçirirlerdi. Yan yana değillerse bile telefondan konuşur ya da görüntülü ararlardı birbirlerini.
İki gündür kendisi için hazırlık yapan arkadaşının yanındaydı TaeYong. Jaehyun her şeyi onun için hazırlayacağını söylediği için onu rahat bırakmıştı ama TaeYong'un telefonundan aranmaması için sim kartını çıkarmıştı. Jae uğraşırken hepsinin ters tepmesini istemiyordu. Arkadaşını iyileştirecekti.
"Gidiyorum. Ama üzülme seni ne zaman atlatırsam o zaman geleceğim sana." elinde bulunan telefon tekrar titrediği zaman yine kırmızı tuşa bastı. Gözleri açılı ekrana takılmıştı. 34 mesaj, 18 cevapsız arama ve 6 sesli mesaj vardı. Hepsi güzel sevdiğindendi.
Kafasını iki yana salladı, artık olmamalıydı. Ten onun değildi ki, sevgilisi vardı. Tae yeni birisi olarak geri dönmeyi hedefliyordu. Bunca seneyi nasıl atacağını bilmiyordu ama Jae'nin dediği gibi oluyordu sanırım.
"O hep gözünün önünde. Unutmak istediğin biri ya da bir eşya gözünün önünde olursa unutamazsın. Git, 1 ay ya da 1 sene geri gelme. Kaydını oraya aldırırız gereken her şeyi yaparız yeterli iyi olmaya çalış dostum."
İkisinin de sevdiği vardı. Jae, ona yüz vermeyen okulun en zekisi Doyoung'dan hoşlanıyordu. Doyoung popüler çocuklardan hoşlanmadığı için biraz platonik davranıyordu ama onunda gönlü vardı Tae buna emindi. Ve kendisi için uğraşması gerekirken onunla uğraşan arkadaşının dediklerini yapmayı kabul etmişti. Jae iyi ki vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wʜʏ Nᴏᴛ Mᴇ § TᴀᴇTᴇɴ ✔︎
Fanfiction"𝖭𝖾𝖽𝖾𝗇 𝖻𝖾𝗇 𝖽𝖾𝗀𝗂𝗅? 𝖳𝖾𝗇... 𝖭𝖾𝖽𝖾𝗇?" •𝖳𝗁𝗋𝖾𝖾𝖲𝗁𝗈𝗍𝗌 ᴥ︎︎︎ 𝚂𝚝𝚊𝚛𝚝»14/01/2021 𝙵𝚒𝚗𝚒𝚜𝚑»14/01/2021