6| Ufak bir kahve kazası

166 30 8
                                    

Hırkamın önünü kapatıp kapüşonumu da giyindim. Bu karlı havada hırka giymek gibi bir aptallığa düştüğüm için aklıma küfrediyordum.

Kendimi hazırlayıp koşmaya başladım. Daha önce grup ödevi yaptığımız için odasının nerede olduğunu biliyordum. Asansörü göz ardı edip hızlıca yangın merdiveninden çıkmaya başladım. Cebime sokuşturduğum kahve paketleri patlamazsa iyiydi.

Onun olduğu kata gelince bir iki saniye soluklanıp kim var diye ufaktan baktım. Jungkook kapısını açmış bir şekilde bekliyordu. Hızlıca yanına gidip ensesinden tuttum.

"Bir daha moralim bozuk falan deme, kafanı koparmak istemiyorum." Yanağını sıkıp odasına girdim. Umarım katta kamera yoktur.

"Senin delirdiğini söylediğimizde kabul etsen keşke Roseanne." Odada olan iki yataktan birinde Tae at gibi yayılmış telefonu ile oynuyordu. Girdiğim zaman bana asker selamı vermiş ve oyununa geri dönmüştü.

"Ya, arkadaşın burada üzülüp ağlıyor sen oyun oynuyorsun. Yazıklar olsun ne biçim arkadaşsın. Buz gibi havada yarım saatlik yolu yürüyerek geldim ben arkadaşımın sıkıntısı var diye." Kısık gözlerle bana bakınca omuz silkip önüme döndüm.

"Sen geldin diye üzelecek değil ya." Yanımda duran yastığı ona fırlatıp cebimde olan kahvelerden birini Jungkook'a verdim.

"Bu kıyağımı unutma Kook. Kahveler benim her şeyim." Yüzünde olan ufak gülümseme bile mutlu etmişti beni.

Jungkook kahvelere sıcak su doldurmak için kettle'ın yanına gidince bağdaş kurup yere oturdum ve odalarını inceledim. Yurt gibi değildi, bizim Lisa'yla kaldığımız ev o kadar karışıktı ki. Burası bizi protesto edercesine temizdi. Her şey yerli yerinde ve temiz görünüyordu.

Yanıma oturunca gözlerini bir iki saniye benim gözlerimde tutup önüne döndü. Camdan bakınca yalnızca çatıları karla kaplanmış evler görünüyordu fakat evlerin ışıkları ve bulutlardan düşen kar taneleri çok güzeldi.

"Evet, anlat bakalım. Şimdiden uyarıyorum bilmiyorum falan dersen seni camdan aşağıya atarım. Tamam mı?"

"Bilmiyorum." Gözlerimi devirmemek için uzun uğraşlar verip, kahvemin kapağını açtım ve bir yudum aldım. Bana karşı bile ketum davranıyordu. Normalde kimseye anlatmadığı şeyleri gelip bana anlatırdı.

"Jungkookie?" Böyle dememden nefret ederdi. Balığım JooHwang'a benzediğini söylüyordu.

"Bir kez daha bana böyle seslenirsen seni camdan aşağıya atarım, tamam mı?" Benim lafımı çalınca güldüm ve kafamı iki yana salladım.

"Benim dediğim olursa, senin dediğin de olur." Göz kırpıp kahvemden bir yudum daha aldım.

"E konuşacaksanız konuşun, yoksa gideceğim." Tae'nin sızlanmasını ilk başta göz ardı etsemde şu an sinirle ona bakıp gözlerimi kıstım.

"Sana dur diyen mi var? Defol git Taehyung." Jungkook onu kovunca arkama yaslandım ve Taehyung'un gidişini izledim. Kapıyı sertçe çarpıp gittikten sonra oda da sessizlik oldu.

Taehyung da garip davranıyordu topluca bir şey mi olmuştu bunlara?

Tam ağzımı açacaktım ki kapı tıklanıp kalın bir ses geldi. "Jungkook, Tae! Dışarıda kaldım yanınıza alın beni." Bu sanırım Yoongi'ydi.

Gelen ses ile telaşla elimdeki sıcak kahve karnıma dökülmüştü.

Tüm üstüm sırılsıklam olmuştu ve dahada önemlisi yanıyorum. Acıdan gözümden yaş gelmeye başlayınca dayanamadım ve ağzımdan küçük bir çığlık firar etti.

"Jungkook yanıyorum lanet olsun. " Jungkook beni fark edince eli ile karnımı yelleyip üflemeye başlamıştı.

"Bu böyle olmayacak Rose kazağını çıkar." Şokla gözlerim açıldı.

"Ne!" Jungkook kapıdaki yoongiyi oyalamak ile meşgul olduğu için telaşla hafif sinirli bir sesle fısıldadı.

"Çıkar dedim, korkma yemeyeceğim seni arkadaşınım ben. "

Gözlerimi devirdim fakat haklıydı çünkü cidden yanıyorum. Kazağımın eteklerinden tutup çıkarttım ve sutyenle kaldım.

Harika!

"Buraya gelmem bile büyük bir aptallıktı." Kafasını bana çevirince yutkunduğunu gördüm. Düşünürken veya başka bir şey yaparken hep bunu yapıyordu.

"Dolabın içine gir." Arkasında olan kapakları açık dolabı gösterince ona inanmayan gözlerle baktım. "Ne? saçmalama. Ben oraya girmem."

Tek kaşını kaldırıp beni sorguladı. "Tamam o zaman. Yoongi gelebilirsin." Böyle yapmasını beklemiyordum.

Ellerimi telaşla iki yana salladım ve ayaklandım. "Tanrım, tamam dur giriyorum" Dolabı açıp içinde girmemi engelleyecek eşyaları çıkarttım ve dar dolaba girip kapakları üzerime kapattım. Bu dolap tozlu ve rutubet kokuyordu şimdiden midem bulanmaya başlamıştı.

"Jungkook beni içeri almayı düşünüyor musun yoksa başım belaya mı girsin?" Jungkook benim görünmediğimden emin olup kapıyı açtı ve yoongi'yi içeri aldı. Sanırım.

"Sana bir oda vermişler ki orada yat zıbar. Niye beni rahatsız ediyorsun?"

"Abine böyle mi yapıyorsun sen? Bu sesler ne? İki saattir çığlık sesi geliyor içeriden. " Yoongi'nin dediklerinin üzerine kaşlarım havalandı ve endişeyle fark etmemesi için dudağımı ısırmaya başladım. "Hiç, film izliyordum ondan gelmiştir."

Yoongi üstelemedi ve kenarda duran kırmızı topa yöneldi. "Odanda top mu vardı senin? Dur bir iki atış yapayım." Sesim çıkamasın diye nefesimi tuttum umarım bir an önce giderdi yoksa burada karnımın acısından veya nefessizlikten ölebilirdim.

Dolabın kapaklarına sertçe vuran top ile çığlık attım. Sanki dolaba değilde benim kafamı vurulmuş gibiydi. "Duydun mu sesi?" Duymadım de Jungkook. Duymadım de.

Dolabın kapakları açıldı ve odada büyük bir sessizlik oldu. "O topu varya, beynim zonkladı. Neden odada top oynadığınızı sormuyorum bile."

Yoongi bana şokla bakarken birden gözlerini çekti ve başka bir yere odaklanmaya çalıştı jungkook ise şok olmuş bir biçimde bana bakıyordu.

Gözlerinde daha çok şimdi sıçtık bakışı vardı sütyenle durduğumu hatırlayınca çığlık attım ve ellerimle göğsümü kapattım.

Tanrım...

~
Selaaaaaaam 😻

Nasıl bölümdü?

Kendinize cici bakın maske takmayı ve sınavlara çalışmayı unutmayın 😋✨😻🤭🥵📚🤍🤓

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Wrong Address ✦ RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin