"Koparma!"
Bakışlarımı uzandığım çiçekten ona çevirdim. "Koparmazsam eve götüremem." dedim.
"Eve zaten götüremezsin." dedi, çok ciddiydi.
"Neden?" dedim ben de, "Solar mı eve götürene kadar?"
"Hayır, evin o kadar uzak değil."
"Eve almazlar mı çiçeğimi?"
"Hayır, zaten çiçek senin değil."
"Neden o zaman?" dedim. Anlamadığım için sinirlenmiştim. "Söylesene!"
"Çok sinirlisin. Böyle yaparsan söylemem ama!"
"Özür dilerim." Önüme döndüm ve çiçeğe uzandım. "Alıyorum ben o zaman."
"Koparma."
"Sana ne!" Çiçeği kopardığım anda üstüme atladı. "Ne yapıyorsun! Salak mısın!"
Onu sırtımdan atmayı denedim. Ama çıkmıyordu. Bana yapışıp kalmıştı. "Hey, in üstümden!" ama inmiyordu. Soğuk ellerini ağzımda hissettim.
"Bir daha konuşmanı istemiyorum." diye fısıldadı bana. "Yaptığın şey artık senin üzerinde bir yükten de fazlası olacak."
"Ne istiyorsun benden?" ağlamaya başlamıştım. "Rahat bırak beni, lütfen."
Uzaktan büyük bir beyefendi geldi, bana ne olduğunu sordu. Kör müydü adam? Neden bana yardım edip üstümdeki şeytanı benden almıyordu?
"Üstümde! Üstümdeki çocuk beni bırakmıyor. Lütfen, lütfen yardım edin!" dedim.
"Neyden bahsediyorsun küçük kız? Bir oyun mu bu?" tanımadığım bu adamla konuşmamalıydım ama belki bana yardım ederdi.
"Üstümdeki çocuk bana yapıştı ve beni bırakmıyor! Ondan nefret ediyorum! İstediğimi yaparım ama bana-" bir anda sesim çıkmaz oldu. Öksürdüm, öksürdüm... Sesim çıkmıyordu. O anda hissettim çocuğun parmaklarını ağzımda. Dudaklarımın köşesinden tuttu be yukarı doğru çekti. Ağzım yırtılacak gibiydi, çok acıyordu.
"Ona iyi olduğunu, seni rahat bırakıp gitmesini söyle." dedi şeytan. "Nasılsa tanımıyorsun onu, söyle de rahat bıraksın seni." Başka şeyler söylemek istedim, ama sadece beni rahat bırakıp gitmesini söylemek için ağzımı ve sesimi açabiliyordum. Adamın bana bakışı değişmeye başlamıştı.
"Söylesene," dedi. "annen baban nerede senin?"
Tek gelmiştim buraya. Annem olsa çocuğu ikna eder, babam olsa çekip çıkarırdı şeytanı. Ama bir başımdaydım.
"Benimle gelmek ister misin? Seni eve götürebilirim." önümde eğildi, elini uzattı. Şeytanın elleri boğazıma geldi o sıra, titredim. "Gitme." dedi. "Yoksa ölmeni izlemektense ölmene sebep olmak kadar güzel bir seçeneği avuçlarımın içine koyuvermiş olursun."
Ölmek mi? Ölmek istemiyordum. Ölmek kötüydü, üstelik korkunçtu. Ya cehenneme gidersem! O zaman annemi ve babamı, kardeşlerimi nasıl görecektim?
Hayat kurtarıcı o sesi işittiğimde boğazımdaki soğuk eller ısınmaya başladı. Ablamın sesiydi bu. Hemen arkamı dönüp koşmaya başladığımda yeteri kadar hızlı olamamıştım. Adam beni yakaladı be sırtına atıp uzaklaşmaya başladı.
"Çırpın! Bağır!" dedi çocuk. "Hadisene, ölmek mi istiyorsun?"
"Neden beni kurtarmıyorsun küçük şeytan? Beni bırakıp adama yumruklar savurmayı neden denemiyorsun?"
"Bunu ben yapamam. Bunu sen yapmalısın."
"Neden her şeyi ben yapmak zorundayım?"
"Çiçeğini eve götürmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Ararsan
General Fiction*Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilerek yazılmıştır. Sırtımdaki şeytan beni kontrol ediyor. Bana neden sürekli insanların önünde eğildiğimi soruyorlar ama onlara söylesem de inanmazlar. Küçük Şeytan, o görünmez. O bir ödül, bazen lanet. O benim...