Akaashi uyandığında avuç içleri terlemişti. Nefesi kesilmiş ve zihni karnaşık düşüncelerle dolmuştu. Siyah saçlı çocuk üzgünce iç çekti.
"Her neyse. Bu sadece bir rüyaydı. Endişelenicek ya da üzülücek bir şey yok."
Ah zavallı küçük Akaashi, endişelenicek bir şey olmadığını düşünüyordu. Ama yine de, tek sevgilisinin ölümüyle gerçekten artık hissetmeye değer hiçbir şey kalmadığını düşünüyordu.
Akaashi tanrıların kendisini sevmediğine karar verdi. İlk önce sevgilisi gözlerinin önünde acı çekmişti ve ÖLMÜŞTÜ, ve şimdi şu "parlayan tesadüf" saçmalığı.
Aynı geçen gün gibi, Akaashi voleybol formasını giyip antrenmana gitti. Söylediği gibi, Akaashi voleybola başlamıştı ve her pas attığında topta bir sıcaklık buldu. Bokuto'ya pas attığı zaman gibi. Sadece Bokuto...
Sonsuza kadar Bokuto...
_
Akaashi spor salonuna girdi, bir şeyin kapalı olduğunu fark etti.
"Ah." diye düşündü, Bokuto'nun etrafının bütün takım arkadaşlarıyla çevirili olduğunu gördüğünde ve Bokuto ayağa kalkarken hararetlice konuşuyordu.
Bekle...Bokuto mu? Konuşmak mı? Ayağa kalmak mı?
Bekle...BOKUTO MU?!
Akaashi'nin kalbi, neler olduğunu anlamaya çalışırken çarpmaya başladı. Bokutobokutobokutobokutobokuto...
Hayır, bekle... Tanrılar yine ona acımasız bir şaka yapıyor olmalıydı. Lanet olası hiçbir yol yoktu Bokuto'nun hala... sağlıklı olmasını sağlayacak.
Hala...hayatta.
Akaashi'nin dünyasındaki her şey durma noktasına geldi. Sessiz, neredeyse düzensiz. Neler döndüğünü anlayamadı. Bokuto uzun zaman önce ölmüştü. Bokuto'nun kolları ince ve güçsüzdü. Bokuto konuşamıyordu ya da yürüyemiyordu.
Ama bu Bokuto... böyleydi. Bu Bokuto kendi Bokuto'sunun yapamadığı her şeyi yapabiliyordu. Bokuto'nun hakkında konuştuğu... diğer hayat bu muydu?
"Neler oluyor, neler oluyor, s-siktir!" Pasör ellerini yanaklarına götürdü, sadece yanaklarında bir ıslaklık bulmak için. Şimdiye kadar, takımının geri kalanı kendisine tuhaf bir şekilde bakıyordu, sanki o başka bir dünyadanmış gibi, uzaylıymış gibi.
Dikkatli ve ihtiyatlı bir şekilde Bokuto, Akaashi'ye doğru yürüdü.
"Hey hey hey! Sen iyi misin? Biraz su ister misin? Ya da ah, aç mısın? Ve burda pasör müsün? PASÖRLERİ ÇOK SEVERİM, BANA PAS ATMAK İSTER MİSİN? LÜTFEN?"
O sırada Akaashi'nin göz yaşları kurudu ve başını salladı.
Hayır, iyi değilim. Aslında, hatta sanırım zihinsel bir çöküş yaşıyor olabilirim. :) Akaashi kendi kendine düşündü, içini çekerek.
Hey, travmanın gerçek bir s*rtük olduğuna karar verdi, böylece bu fırsattan en iyi şekilde yararlanabilicekti. Bokuto'nun sıcaklığının tadını çıkaracaktı, kokusunu ve sağlıklı halini hatırlamaya çalışacaktı. Bokuto'yu sevdiği için bunu yapardı.
Ve belki... belki yapabilirdiler...
Akaashi düşüncelerine kaybolurken, kuzgun saçlı çocuk kızararak Bokuto'ya yaklaştı. Bokuto gülümsedi ve çocuğun başını okşadı.
Bekle, Kageyama? Ne yapıyordu o-
"Erkek arkadaşımla tanış, Akaashi!"
Not: Bokuto ve Akaashi'nin anında Akaashi'nin nasılda köpek gibi ağladığını unutmasına bayılıyorum. (yazarın kendi fikri kesinlikle benim değil.)
Çevirmen notu: Bu fic yeni bir fic olduğundan dolayı zamanla yayınlanıyor şuan sadece bu çevirdiğim iki bölümü mevcut. Yazarın kendisini takip ediyorum yani yeni bölüm çıktığı saniye çevirip atacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Other Life
Fanfictioncr:@miyozun In Another Life ın ikinci kitabı gibi bir şey ama başkası aynı hikayeyi esas alarak yazdı sadece başka bir hayatta... Bokuto'nun ölmediği bir hayatta... Ama bu üzücü olmadığını düşünmenize neden olmasın:'