aidiyet [i.]

331 39 9
                                    

Bağlayıcı olabilmesi açısından beden ve ruhun birbirinden epeyi ayrı yerlerde yüzdüğünü söylemek istiyorum. Ait olmak kelimesinin özü kurtarmadığını, ruh dünyasına dalmayan bir aidiyetin kişiyi hiçliğe sürüklediğini gördüm. Buna gözlerimle şahit oldum. 

Adım atıyorum, attığım adım bedenimi sürüklüyor ama ruhum nerede bilmiyorum. Bedenime bakıyorum, evet hareket halinde ama bir şeyler eksik. Tamamlanayım desem her şey zaten yarım. 

Telefonum çalıyor. Bunun melodisinden de sıkıldığımı fark ediyorum. 

"Efendim?"

"Nereye gittin?" diye soruyor.

"İşim bitti, çıktım. Sana ne?"

"Sana ne falan? Hayırdır?" Sesine vermeye çalıştığı sinir dolu efekti algılamaya çalışıyorum ama havsalam epeyi dağınık. 

"Duydun işte, sana ne?"

"Merak ediyorum.. Şu an kiminle konuştuğunu sanıyorsun sen?" diye soruyor. İşi gücü soru sormak bunun da. Derin bir nefes veriyorum yüreğimin enginliklerinden.

"İngiltere arşidükü, Mahatma Gandhi, sol parti sempatizanı, hükümet yöneticisi, milletvekilinin bilmem nesi, aptal mahalle soytarısı..." Daha devam edecekken bölüyor beni.

"Geri gel."

"Sebep?"

"Konuşalım. Bitmemiş şeyler var hala, biliyorsun." diyor, burnunu çekiyor. 

"Ama bitti." diyorum. "Yani konuşacak hiçbir şey yok."

"Bana fikrimi sordun mu?" diye soruyor... Haklıydım. Cevapları olmayan insanların soru sorması kadar doğal bir durum yok.

"Sen kim oluyorsun?"

"Sevdiğin, sevgilin, canının içi, Emre'n."

"Canımın içiymiş.." diyorum kıkırdıyorum. "Gerçekten bugün ne için kapına geldiğimi unuttun sanırım. Hatırlatayım mı?"

Sesi çıkmıyor. 

"İşim gereği, sana bir paket ulaştırdım. Ve sen paketi alır almaz bitti benim işim. Hatta son paket de seninkiydi, mesaim bitti." diyorum, sesi hala gelmiyor. "Bu telefonu kargo şirketi paketle ilgili irtibat kurabilmek için bana verdi. Söyleyeceğin bir şey yoksa kapatmam gerek, ayrıca numaranı da engelleyeceğim."

Gülüyor. "Engelleyeceğim diyorsun. Bana haber veriyorsun. Yani bu hala beni düşünüyorsun demek."

"Aynen evet. Aynen." Telefonu yüzüne kapatırken boğazıma bir şeylerin tırmandığını hissediyorum. Ait olma hissi tekrar vücut buluyor bedenimde. İçimden bir ses dönmemi, dönmemin her şeyi halledebileceğini söylüyor. Buna ihtiyacım olduğunu ve... 

Ruhum konuşmuyor. Çünkü buralarda değil. Aradığı buralarda değil, gerideki o evde de değil, aklım orada olmasına rağmen ruhumun hiç o civarlara uğramıyor oluşu bende şüphe uyandırıyor. E o zaman bedenimdeki bu aidiyetlik duygusunu nasıl yorumlamalıyım, diye düşünüyorum ve yürümeye devam ediyorum.

Ruhum düşüncelerime bile uğramıyor.

sana nasıl öldüğümüzü anlatacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin