iii

33 8 42
                                    

en sevdiğim ders; beden eğitimi.
güçlerimizi sergilediğimiz ve özellikle biz; iki güçlüler için en not yükseltici derstir.

heyecanlıydım, çünkü insanların güçlerini görmeyi fazlasıyla severim. herkesin güçleri çok işe yarar olmasa da ilginç olurlar.
şahsen benim en sevdiğim şeyler isimlerin anlamlarını öğrenmek ve güçleri puanlamaktır.

isim demişken, yanımda oturan arkadaşımın adı rani. benim neşem, müziğim anlamına gelen bu ismin sahibi olan kızın yeteneği ıslığıyla hayvanları manipüle edebilir.
hayvanlara istediğini yaptırabilme gücünün asıl dayanağı ise sesindeki beyinlere iletebildiği dalgadır. fazlasıyla da güzel bir sesi vardır.

"uri? bana öyle bakmasana." dedi endişeli bir şekilde.
"benim gücümü ölçmeni sevmiyorum, röntgenci gibi görünüyorsun."
ne? ne dedi?

"röntgenci mi?" diye cevapladım bağırarak. bu benzetilebilecek en kötü şeylerden biriydi bence. tepkime gülmesiyle hafifçe gülümsedim. bu kız beni şok etmeyi fazlasıyla seviyordu. geçen sene aynı sınıfta değildik ama tepkilerimden hoşlanmış olmalı ki sürekli yanı başımda.
hasley şaşkınca bize baktı.

hasley; tepecikteki çiftlik anlamına gelir. toprağı bükerek tepecikler yapabilen bir arkadaş için oldukça sevimli bir isim.
çoğunlukla ne olduğundan haberdâr olmayan bu oğlan, çabuk şaşırır ve bize garip bakışlar sunar. genellikle arkadaşı winnow ile takılırdı.

winnow ise tahmin edilebilir şekilde rüzgara hükmederdi, gücünü geliştirmekte pek başarılı değildi, daha çok notları sayesinde sınıfımızda.
sessiz, sakin bir kız; bu yüzden bir fırtına yaratabileceğini ondan bekleyerek ona bir baskı kurmaya gerek yok.

"rani?" diyen tanıdık bir ses buldum. sesin geldiği yöne bakınca cato'yu gördüm. rani'nin yakın arkadaşıydı zaten.
bekle bir dakika-- cato'nun isminin anlamı neydi ki?

cato'nun adını ilk defa duyuyorum, fazlasıyla hoş ve dilde kayıp gidiyor. ama anlamı ne?
illüzyon ile ilgili bir şey mi? kişiliğini mi yansıtıyor? gücünü barındırıyordur eminim.
kesinlikle çok güzel bir anlamı olmalı, sahibine bakarsak.

"uh? cato? ben de uri ile konuşuyordum." dedi gülümseyerek sesi güzel kız. cato da gülümsedi ona.
"duydum, evet. biri röntgencilik mi yapıyor?" lütfen yanlış duyduğumu ve cato'nun bunları hiç duymadığını söyleyin. lütfen.

"evet, uri." şaşkın ve aklı karışmış cato'nun bakışlarını üzerimde hissetmek beni cidden çok utandırıyor. bakma lütfen. rani, sen de sus ama artık, ayıp değil mi?

"bana kadınları gizlice gözetme alışkanlığı olan bir erkek gibi görünmedi ama." cato'nun cevabı çok anlaşılır bir şekilde bana 'utanmaya gerek yok, uri.' diyordu. nazik sesiyle beni rahatlatmak için söyleyebileceği daha iyi bir şey olabilir miydi acaba?

bekle-- o demin rastgele bir kelimenin sözlük anlamını mı söyledi? bunu ezberliyor musun cidden?

etrafı rani'nin gülüşü aydınlattı. kuşların ciklemesi gibidir; çok güzel fakat fazlasıyla gıcık.
ses kaydını alıp sabaha kadar dinleyebilirsin sesini, ninni olarak dinleyebilirsin, ama; benim gibi mazlum olunca sizin de gıcığınıza gider.
üçümüz öylece rani'nin gülmesini izliyorduk, naiya adındaki bir arkadaşım bize doğru geliyordu, naiya ise su perisi anlamına gelir, beklenilebilir bir şekilde suya hükmeder kendisi.
isim anlamları...
aniden kendimi cato'ya bakarken buldum.

"cato, konuşabilir miyiz? yalnız." bekle bir dakika, ne demiştim ben? bir de o kadar domanint bir şekilde 'yalnız.' dedim ki--

bosalamoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin