4.

461 56 13
                                    

Louis ne ara uyuduğunu bile bilmiyordu. Uyandığında önceki güne göre daha dinç hissediyordu. Yine de uzun zamandır hissettiği gibi ruhsal bir yorgunluğu vardı. Yataktan kalktığında hızlı bir duş aldı. Üzerine temiz kıyafetler giymek için diğer otobüsten çantasını alması gerekiyordu.

Eski kyafetlerini giyip yavaş adımlarla diğer otobüse geçti. Harry'yi mutfak kısmında görünce duraksadı. Kıvırcıkları karışmıştı yine. Boğazını temizlediğinde Harry'nin hareketleri de durdu. Louis bir şey söylemesi gerektiğinin farkındaydı ama konuşma yetisini kaybetmiş gibi hissediyordu. Onunla konuşmayalı uzun zaman olmuştu. Bir ay kadar uzun bir zaman.

Harry omzunun üzerinden göz ucuyla ona baktı. Şu an yüzünü görmemesi gerekiyordu. Tüm gece uyumamış, hatta ağlamıştı. Sabaha karşı zor uyumuştu ama bu uykuda uzun sürmemişti. Sessizlik tuhaf gelmeye başlamıştı. Louis konuşmaya karar verince tekrar boğazını temizledi.

"Ben üzerimi değiştirecektim de." dedi. Tanrı aşkına bu adam 24 yaşındaydı, neden 14 yaşında ergenler gibi hissediyordu? Alt tarafı grup arkadaşına bir şey söylüyordu.

"Tamam." Harry'nin yüzüne bakmamış olması içinde bir acı hissetmesine neden oldu. Harry'nin elindeki fincana iç çekerek bakıp yatakların olduğu kısma geçti. Kıyafetlerine göz gezdirip rastgele bir eşofman ve tişörtü eline aldı.

Harry kahvesini yapıp kendini koltuklardan birine attı. Telefonunu eline alıp tüm gece incelediği fotoğrafa tekrar baktı. Neye gülüyorlardı ki acaba? Zaten Louis'nin olduğu bir yerde gülmemek çok zordu. Onu da her zaman güldürürdü.

Kapı sesi duyduğunda telefonu kapatarak fincanın etrafına sardı parmaklarını. Gözlerini fincana çevirince titrek bir nefes aldı. Dalgınlıkla aldığı fincanın Louis'ye ait olduğunu bile yeni fark ediyordu. Üzerindeki ayı desenlerini her zaman çok sevmişti.

Louis yanına gelip etrafa bakındığında Harry'nin nefesleri hızlanmıştı. Yüzünün bu halini görmesini istemiyordu. En son ne zaman onunla bir yerde yalnız kalmıştı? O geceden sonra yan yana gelmeme konusunda ikisi de kararlı gibiydi. Louis ortadaki masanın altına da eğilip baktığında Harry dayanamadı.

"Bir şey mi kaybettin?" diye sordu. Louis çatık olan kaşlarını gevşetip gözlerini yerde gezdirmeye devam etti.

"Şarj aletimi bulamıyorum." Harry hafif bir tebessüm etti. Louis'ye her zaman çok dağınık olduğu için kızardı. Sürekli bir şeylerini kaybedip deli gibi onu arardı ve bu Harry'nin bazen sinirini bozardı.

"İki gece önce uyuduğun yatakta, yastığın yanında." Louis gözlerini Harry'ye çevirince Harry dudağını içten dişleyerek gözlerini kırpıştırdı.

"Teşekkür ederim." başını sallayıp gözlerini kaçırarak kahvesinden bir yudum aldı. Önceden bu durum yaşansaydı Louis ona sırnaşıp yüzünü öpücüklere boğarak teşekkür eder, Harry'yi güldürürdü. Ama bu öncedendi tabii. Şimdi öyle yapmaması çok normaldi.

"Bende senin fincanını kullanabilir miyim?" dediğini duydu Louis'nin. Sertçe yutkunarak ona baktı. Başını tekrar sallayıp dişlerini birbirine bastırdı. Saçma sapan şeyler yapmaktan vazgeçmiyordu. Adamın fincanını almak ne demekti? Louis onun fincanını kullanmak istediğine göre biraz daha burada mı olacaktı? Eğer öyle olacaksa Harry onun yüzüne kusardı ama biraz yanında olmasını istediğini de inkar edemeyecekti.

Louis onun şişen ve kızaran gözlerinden uykusuz olduğunu ve belki biraz ağladığını anlayabiliyordu. Bu da fotoğrafları görünce üzüldüğünü gösteriyordu. Louis ona sarılmamak için zor tutuyordu kendini. Resmen kolları karıncalanıyordu. Gözlerinin altında oluşmuş olan torbaları parmaklarıyla okşayıp öpmemek için kendiyle büyük bir savaşa giriyordu.

Gittiği yeri güzel kokusuyla ferahlatmayı asla bırakmayacaktı. Ne zaman onun bulunduğu bir yere girse ciğerleri bayram ediyordu. Onun saçlarını ve boynunu koklamayı özlemişti. İltifat alınca utanıp saklanmaya çalışmasını ve yine de iltifata ihtiyaç duyunca kucağına tırmanmasını özlemişti.

Onların arasındaki sevgi cinselliğe ya da fiziksel temasa bağlı değildi. Onlar daha çok kalplerinin ve gözlerinin temasıyla hissediyorlardı sevgilerini. Birbirlerine dokunmak elbette güzel hissettiriyordu ama dokunmadan da sevmeyi öğrenmişlerdi. Sahnedeyken yaptıkları hareketler bazen birbirlerine tatlı geldiğinde tek bir göz temasıyla anlatıyorlardı akıllarından geçeni. Louis kendine hazır poşet çaylardan yapıp onu daha fazla huzursuz hissettirmemek için otobüsten çıktı.

Harry onun gittiğini görünce dolan gözlerini engelleyemedi. Birlikte birkaç dakika oturabilecek kadar bile mi dayanamıyorum artık ona? Harry her şeye rağmen onun bir kere kahkaha atmasını ya da gözlerinin kenarı kırışıp gözleri yok olana kadar gülümsemesini istiyordu. O kızla gerçekten mutlu muydu? O yüzden mi Harry ile iletişime geçmemeye çalışıyordu?

Tüm gece düşünmüştü, bu kızı nereden tanıyordu Louis? Kız oyuncuydu ve Louis'nin daha önce onu tanımadığına yemin edebilirdi. Eğer tanısaydı Harry'ye söylerdi. Bir ayda tanıyıp hemen sevgili olmuş olamazlardı. Ya da olabilir miydi?

Louis böyle biri değildi. Belki de Harry kendini kandırıyordu. Adama ayrılmak istediğini söyleyen kendisiyken neden şimdi hayatına karışma hakkını görüyordu ki kendinde? Sonuçta Louis yetişkin bir adamdı ve ne yaptığını bilen biriydi.

Yine de Harry o fotoğrafları incelediği kadarıyla Louis'nin bakışlarında bir sevgi kırıntısı görmüyordu. Kendini buna inandırmak istediğinden değildi, gerçekten seven Louis'nin nasıl baktığını biliyordu. O sevdiği birine bakarken gözlerinin içi parlardı. Harry buna yakından tanık olmuştu.

Eğer başka birine öyle baktığını görürse ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. O kız konsere gelirse Harry buna dayanamazdı. Eleanor'a zor alışmıştı, en azından bazı konularda müdahale edebiliyordu. Şimdi öyle bir hakka bile sahip değildi. Louis'nin ayrılık konusunun yönetime gitmemesi konusunda herkesi uyardığını duymuştu.

Hala onu koruyor olduğunu bilmek iyi hissettirmişti. İkisi de biliyordu ki ayrıldıklarını öğrendikleri anda tekrar bir araya gelmemeleri için daha çok uğraşacaklardı. Bunu duymalarını Harry'de istemezdi taa ki şu kız ortaya çıkana kadar. Belki o olmasaydı bir şansları olabilirdi.

Louis ise dışarıda bulduğu ilk yere oturmuş Harry'nin fincanıyla bakışıyordu. Hala içeri gidip Harry'ye sarılmak istiyordu. Yaptığı tüm hatalar için özür dilemek hatta ayaklarına kapanıp affetmesi için yalvarmamak için zor duruyordu.

Uykusuzluktan dolayı şişen gözlerini öpüp saçlarını okşayarak kollarında uyutmak istemesi normal değildi. Ayrılmak istediğinde Louis ona bunun iyi geleceğini düşündüğü için hemen kabullenmişti. Onun üstündeki baskı azalsın istemişti.

Harry'nin olduğu otobüse giren adamı görünce buruk bir gülümseme bıraktı. Hala o adamla görüşüyor olması Louis'yi kırıyordu. Onun yüzünden defalarca kavga etmişlerdi. Louis'nin sözünün hiçbir değeri yoktu ki bu adam hala Harry'nin yanında olabiliyordu. Hem de Louis yanında olamazken.

Sırf Harry'yi akşama kadar bir kere daha görebilmek için telefonunu oraya şarja takmıştı. Şimdi onların yan yana olduğu bir yere girmek istemiyordu. Bir tarafı da onları kontrol etmek istiyordu. Fincanda kalan birkaç yudum çayı da içip tekrar otobüse geçti. Fincanı beceriksizce yıkarken Harry yanına geldi.

Su ısıtıcısını açıp rastgele bir fincan alarak hazır toz kahveyi içine boşalttı. Louis ellerini yıkarken göz ucuyla ona baktı. Dibinde duruyordu ama bakmaya bile çekiniyordu. "Kaşık almam gerekecek." diyerek Louis'nin önünde durduğu çekmeceyi gösterdi.

"Pardon." deyip bir adım geri çekildi. Elini kağıt havluyla kurularken diğer tarafta oturan adama baktı. Siniri bozuluyordu gördükçe. Islanan kağıt havluyu sertçe çöpe atıp telefonunu almak için yatakların olduğu kısma geçti. Harry onun arkasından bakıp ellerini tezgaha yaslayarak gözlerini kapattı.

Onun kız arkadaşı olunca Harry tepki vermiyordu da neden Harry'nin arkadaşı yanında olunca Louis tepki gösteriyordu ki?

Is It The End? | Larry | 5 ShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin