Bilinmeyen numara: Şimdi nasılsın?
Steve Rogers: Biraz daha iyiyim.
Bilinmeyen numara: Kızarmış gözlerini saymazsak evet.
Steve Rogers: Kafa dağıtmak için bir göreve çıkacağım.
Bilinmeyen numara: Biliyorum.
Normalde görevlere çıkmanı istemezdim ama galiba şu an buna ihtiyacın var.
Steve Rogers: Evet, fazlasıyla ihtiyacım var.
Bilinmeyen numara: Yine de gidip kendini kurşunların önüne atma sen.
Steve Rogers: Bucky de benimle beraber gelecek.
Buna müsaade edeceğini düşünmüyorum.
Bilinmeyen numara: Başarılar dilerim Yüzbaşı.
Steve Rogers: Teşekkür ederim.
Telefonu kapatıp cebime koyduğumda Bucky ile göz göze gelmiştim. Tek kaşını kaldırmış bana şüpheci bir şekilde bakıyordu.
"Ne oldu?" diye sordum iki kaşımı kaldırırken. Bucky gülümseyerek omuzunu silkip "Yok bir şey." dediğinde gözlerimi devirdim ve duvarın yanındaki kalkanımı aldım.
"Sen yok bir şey diyorsan kesin bir şey vardır." dedim kalkanı sırtıma koyarken. Bucky birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra yanıma gelip metal kolunu omuzuma koydu.
"Stevie, düşündüm de acaba yurt dışına mı gitsek?"
Kaşlarımı çatıp yüzümü Bucky'e çevirdiğimde bana hevesli bir şekilde bakıyordu.
"Nereden çıktı bu?"
"Bilmiyorum. Okulda hep derdik. Büyüyünce yurt dışına gidelim diye. Bence yeterince büyüdük."
İçime derin bir nefes çekip adımlarını yavaşlattım. Eskiden Bucky ile durmadan gelecek planları yapardık. Hepsi de mutlu şeylerdi fakat hayatın bizimle ilgili çok daha farklı bir planları olmuştu.
"Reddetsem çok üzülür müsün?" diye sordum kısıkça. Yüzü hüzünlü bir hâl almıştı fakat dudaklarında tebessüm vardı.
"Hayır, senin için demiştim zaten. İstemiyorsan sorun değil."
Kolunu omuzumdan çektiğinde derin bir nefes verdim dudaklarımdan. Bucky'i üzmek istediğim en son şeylerden bir tanesiydi.
"Buck, bekle." dedim hızlı adımlarla ona ulaşmaya çalışırken. "Beklesene!"
Adım atmayı kesmiş, beni bekliyordu. Ona ulaştığımda saçlarına baktım ve şaşkınca kaşlarımı kandırdım.
"Sen saçını ne ara kestirdin?"
"Bir hafta oldu Stevie. Hatta yanına gelip 'saçım nasıl olmuş?' diye sordum ve sen de 'yakışmış' demiştin."
Bu konuşmanın ne zaman geçtiğini bile hatırlamıyorum. Bucky'de bunu fark etmiş olacak ki gülerek omuzuma vurdu.
"Sorun değil. Gel hadi gidelim." dedi. Kafamı sallayıp bahçeye çıktığımızda jet bizi bekliyordu. Jete binmeden önce son bir kez geriye dönüp kuleye baktım.
4 Saat Sonra
"Savaştan çıkmış gibisiniz." dedi Wanda gülerek. Bucky, Wanda'ya göz devirirken ben en başta kendi üstüme daha sonra Bucky'nin üstüne baktım. Wanda haklıydı. Sanki sıradan bir göreve değil de savaşa gitmiş gibiydik.
"Ben bir duşa gireceğim." dedim kalkanını masanın üzerine bırakırken. Daha sonra hızlı adımlarla odama gidip üstümdeki formayı çıkarttım.
Bu sırada telefonum titredi. Elimdeki üniformayı yere bıraktıktan sonra küçük sehpanın üzerindeki telefonu aldım.
Bilinmeyen numara: Görev nasıl geçti?
Steve Rogers: Yorucuydu.
Bilinmeyen numara: Dinlendirici bir şeyler istiyorsan ılık duşun altında müzik dinle.
Steve Rogers: Aslında ben de tam duşa girecektim.
Bilinmeyen numara: O zaman sana bir liste atacağım.
•üzerinetıkla•
Umarım beğenirsin.
Steve Rogers: Bunlar hep 40'lı yılların müziği.
Bilinmeyen numara: Sana uygun olur diye düşündüm.
Steve Rogers: Teşekkür ederim.
Buna ihtiyacım vardı.
Bilinmeyen numara: Rica ederim Steven.
Sana iyi duşlar.
Daha sonra görüşürüz.
Steve Rogers: Görüşürüz.
Bilinmeyen numara: :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başlangıç ⁝ Stucky • Yarıtexting
FanfictionTony öldüğünde Steve ne yapacağını bilmiyordu. Sevgilisini kaybeden Steve Rogers için her şey bitmişti ki ansızın gelen bir mesaj Steve Rogers için yeni başlangıç oldu. Bilinmeyen numara: Canın yanıyor, biliyorum. İzin ver acını seninle paylaşayım...